Güneşi Sevmeme Yetecek Kadar Yağmur

Bizim meme kanser’yle dans eden öğrencilerinin sevgilisi, tatlı ve yürekli bir öğretmenimiz var. Kanserle Dans’ın misyonuna katkıda bulunmak için hikayesini bizimle paylaşan Alev öğretmenimize kucak dolusu teşekkürler.
Hayat mücadelesi içinde kendi ayaklarımının üzerinde durmaya çalışırken 14 Şubat günü sabahı tanıştım seninle. Duyduğumda adının ne anlama geldiğini bile bilmiyordum. Annemin sürekli telefonla görüşmesi bile şüphelendirmemişti beni. Belki yanılıyorlardı, belki doktorun dediği gibi yağ hücresi deformasyonuydu kondurmak istemiyordum. Gerçek nasıl olsa üç gün sonra yapılacak biyopsi sonunda belli olacaktı. Anneme çarşamba günlerinin benim için uğurlu olmadığını ve biyopsiyi başka birgüne ertelememiz gerektiğini söyledim. Dinlemedi,söylenilen saatte onkoloji hastanesinin biyopsi odasının önündeydik. O da kendine göre haklıydı. Neyseki bekleme sürecinde annemin sohbet ettiği hanımın sayesinde şu an tanıdığım için kendimi çok şanslı adlettiğim doktorum Uğur Berberoğlu ile tanıştım. Doktorum o kadar profesyoneldi ki dokunun kanserli doku olma ihtimalinin yüksek olduğunu yanılırsa çok mutlu olacağını söyledi. Birkaç gün sonra annem raporun neticesini almaya gittiğinde sonuç beklenildiği gibiydi. Ameliyat için gün belirlendi benimse hala telefonlarım kapalıydı.
Kurum amirimle iletişim kuruyor, dostlarımın,öğrencilerimin,velilerimin telefonlarına ise hala cevap vermiyordum. Ameliyat gününe çok özel hazırlandım saçlarımı kestirip boyattım. Manikür ve pedikür yaptırmayı ihmal etmedim. Gerçi el ve ayak tırnaklarında ameliyat öncesi oje kabul edilemezdi ama şimdi eskisinden daha bakımlı kendine eskisinden daha fazla önem veren birisi olmam gerektiğini düşünüyordum.Yatacağım oda için uygun çarşaf takımları gibi özel ayrıntıları da tamamladım. Bu hastalık benim için bir son değil başlangıçtı. Rujumu da sürerek ameliyathaneye doğru yola çıktım,ameliyathaneye girmeden otobüs peronlarına benzeyen bir odada bekletildik. Birkaç dakika sonra yanıma sedyeyle yaşlı bir hanım ardından estetik operasyon için bir başka hanım getirildi. Yanımdaki hanımlara cesaret iğnesi teklif edildi. Bense kırmızı rujumun yarattığı görselliğin avantajı ile ameliyathaneye alındım. Narkozitor doktor kırmızı rujun çok yakıştığını ama ameliyat esnasında olamayacağını söyledi. Rujumu sildikten sonra hazırdım. Ayıldığımda sedyede bekletiliyordum. Oradaki herkese teşekkür ettim. Odama çıkarıldığımda benim gibi meme kanseriyle mücadele eden son derece sevimli Makbule teyzemle tanıştım.
Cerrahi bölümünde yatan hastaların çoğu benim gibi meme kanseriydi. Dostlarım,öğrencilerim,velilerimin ziyaretleri ile mutlu oluyordum. O süreçte annemin daha fazla yıpranmasını engellemek için işinden ayrılan kız kardeşim 10 gün benimle kaldı hastanede, sonra annemin evine bakımım için geldim. Ankara'ya bağlı bir ilçede görev yaptığım için aynı ilçede evim vardı. Ama artık evimi taşımam gerekiyordu.Oysaki evim ve yaşadığım ilçe, velilerim,öğrencilerim ve kıymetli dostlarım sayesinde benim için oldukça önemliydi. Öğrencilerimi bırakmak istemiyordum onlarla beş senedir birliktedeydim,çocuğum olmadığı için onlara duygusal anlamda da bağlanmıştım. Yanlarında hiçbir problemimi hatırlamıyordum. Ama artık kendi savaşımı kazanmam gerekiyordu. Savaşım kemoterapiyle başladı. Onun için de hazırlık gerekiyordu. Saçlarımın dökülmesinin sinirlerimizi bozmaması için kuaförüne gittim. Diğer koltuklarda saçlarına maşa yaptıran hanımların yanında saçımı kazıttırmak istediğimi söylediğimde kuaförün yüzüme bakışını, çalışanların işlerini bırakarak yanıma gelmesini hala gülerek hatırlıyorum.
Radyoterapi için tatlı doktorlarından Sn.Bektaş Kaya hocama gittim. Çizimim yapıldı ve seanslar başladı. Daha önce hiç karşılaşmadığım değişik şehirler, meslek ve yaş gruplarından insanlarla karşılaşıyor, onlardan farklı farklı hikayeler dinliyordum. Seanslarım ramazanda iftar vaktine denk gelmişti. Evim oldukça uzak olduğu için gidip gelmekte çok zorlanıyordum. Rica ederek seanslarımı sabah saatlerine aldırabildim. Sabah saatlerinde tek üzüntüm 2-10 yaş arası kanserle bu küçük yaşta tanışmış çocukları görmemdi. Özellikle 2 yaşında olduğunu söyledikleri minicik çocuğun bu damardan yapma burdan yap ifadesini hala unutamam. Radyoterapi seanslarım bittikten sonra doktorum 45 gün istirahat verdi. Süre bitince görevime başladım. Çocuklarımla beraberim onlarla birlikte öğrenmek,eğlenmek,arada bir didişmek beni çok mutlu ediyor.
Hastalığımı velilerimle de paylaştığım için üç ayda bir kontrole gitmem onları rahatsız etmiyor. Bana gelince her üç ayda bir yaptıdığım kontrollerde metastas korkusu yaşıyorum ama takıntı halinde değil. Bu hastalıktan dolayı ölüm korkusu yaşamadım. Çünkü inançlı biriyim, ölümlü olduğumu biliyorum,ama ölümün ille de bu hastalıktan olacağını düşünmüyorum. Bunun şekline,yerine ,zamanına İlahi Güç tarafından karar verileceğine inanıyorum. Daha da ötesi bu hastalığı bana anı yaşamam ve kıymetini bilmemi hatırlatan bir şans olduğunu düşünüyorum. Bu yüzden daha aktif yaşamaya geçmişte yaşadığım hiçbir olayla hesaplaşmamaya kendimi sevip kucaklamaya, çevremde iyi niyetime ragmen bana karşı hata yapmış insanların yanlışlarını affederek kalbimdeki kederden kurtulmaya odaklandım.
Hastaların hastalıkları süresince, kendilerini emanet ettikleri doktorlarına güvenmelerini, panik yapmamalarını, inançlı olmalarını, doktorlarının tavsiyelerinin dışına çıkmayıp kemoterapi ,radyoterapi süresince hiçbir bitkisel ürün kullanmamalarını ve en önemlisi günlük hayatlarına devam etmelerini tavsiye ediyorum. Hasta yakınlarının ise hastalarına acınacak durumdaymış gibi davranmamalarını, hastayla iletişimde önceki davranışlarından farklılık göstermemelerini tavsiye ederim. Kontrolüm arkasından gelen doğru tanının hastalığı tedavide en önemli neden olması ve erken teşhisinin tedavi başarısını arttırmasının kontrole gelmekten korkan hastaları teşvik için anlamlı olacağı inancındayım. Sözlerime hayata yeni bakış açım ve aborjinlerden öğrendiğim bir dua ile son veriyorum. ''Asla kendi doğana karşı gelme, senin için doğru olduğunu hissettiğin şeyi yap. Seni mutlu eden şey iyidir.''
Duam;beni ayakta tutmaya yetecek kadar güzellikle dolu bir yaşam, aydınlık bakış açısına sahip olmama yetecek kadar güneş, güneşi daha çok sevmeme yetecek kadar yağmur, ruhumu canlı tutmaya yetecek kadar mutluluk. Yaşamdaki en küçük zevklerin daha büyükmüş gibi algılanmasına yetecek kadar acı, isteklerimi tatmin etmeye yetecek kadar kazanç, sahip olduğum her şeyi takdir etmeme yetecek kadar kayıp ve son elvedayı atlatmaya yetecek kadar merhaba. Başınıza gelen bu olayı, güneşi daha çok sevmenize yetecek yağmur ya da yaşamınızdaki en küçük zevkleri daha büyükmüş gibi algılamaya yetecek kadar acı olarak düşünmeniz dileğiyle...
‘Cebimde yoktu yüreğimden verdim’ N.Hikmet Ran
Alev Risheq

Hiç yorum yok: