Kadınlarda Meme Kanseri Tedavi Sonrası Düzenlemeleri ve Kişilik Değişimi


Umut Ağacı
Sn. Cengiz Unutmaz’a bu çeviriyi bizlerle paylaştığı için teşekkür ediyoruz. Bu ve diğer çevirilerin tamamına www.pembeyevehayata.com sitesinden ulaşabilirsiniz. Sorular için e-posta adresi info@pembeyevehayata.com. Orijinal yazıyı biraz kısalttım ve önemli bulduğum bölümleri koyulaştırdım okurken kolaylık olsun diye.

Bu bilgi ve araştırmalar çoğu hastanın yaşadığı süreci, hıkayelerini bilimsel verilerle önümüze koyuyor. Örneğin, tedavi sonrası yeni bir hayat kurmak ya da normale dönmek kaygısı, yaşanılan kişilik değişiklikleri, hastanın tedaviye aktif katılımınin kaygıyı azaltıp yeni döneme uyumu kolaylaştırması, mizahın, espri anlayışının baş etmedeki önemi, tedavinin fiziksel etkilerinin tedavi bittikten sonra sürmesi ve bu döneme ait kaygıları... Liste böyle devam ediyor, mutlaka okuyun herkes kendinden birşeyler bulacak diye düşünüyorum...

Sağlıkla kalın,
ET


“…89 katılımcı kadın, sıkıntı, hayat kalitesi, sağlık durumu, kişilik değişimleri ve kanser hakkında ortak hissettikleri inançlar ile ilgili üç zaman noktasında incelendi; adjuvan tedavinin sonuna doğru, tedavi bitimini takip eden üç hafta ve tedaviden üç ay sonrası.
Sonuçlar, meme kanseri tedavisi sonrası hastaların dikkati çekecek derecede uyumlu olması: düşük seviyede kaygı ve depresyon ile, iyi seviyelerde sağlık ile ilişkilendirilmiş bir hayat kalitesi bulunduğunu göstermiş. Bununla beraber kadınlar fiziksel semptom, potansiyel iyileşme, “yeni normal” bir hayat kurmak veya “normal hayat” a geri dönmek konusunda belirli kaygı taşır. Daha ötesi; sonuçlar tedavi sonrası kişilik değişimlerinin yaygınlığını ve sağlık açısından dikkate değer ölçüde değişimlerin olduğunu da göstermiştir.

… Sonuçta; meme kanseri hastaları tedavi sonrası aktif olarak “yeni bir normal” yaratmaya başlamış ve sağlığa yönelik pozif değişimler bu sürecin çok önemli bir parçası olmuştur. Kadınların kanser hakkındaki inançlarına değer verip, onlara tedavi sonrası kişilik değişimine yönlendirilmiş bir psikoeğitim müdahalesi sağlamak, fiziksel ve psikolojik olarak iyileşmelerine yardımcı olmaktadır…Tedavi seanslarına katılmak ve tedavi süresince rutin medikal kontroller kanserle başetmek için aktif davranışsal stratejiler olarak düşünülebilir

Örneğin; tedavi sonrası bilgi araştırmasına yönelen hastaların 6 ay sonra daha kaliteli bir hayatı yakaladığı öngörülmüştür (Ransom, Jacobsen, Schmidt, & Andrykowski, 2005).

Diğer bir örnekte, Carver ve arkadaşları (1993) kabullenme, mizah, espri anlayışı ve pozitif çerçeveden bakma gibi başetme stratejilerini kullanan meme kanseri hastalarının daha az kaygı yaşadığını kanıtlamıştır.

… Adjuvan tedavisinin bitiminden sonraki 20 hafta boyunca ve üç ay sonrasında kadın hastalar değerlendirilmiştir. Tedavi sonrasındaki 20 hafta boyunca hissettikleri tüm duygularını tamamiyle ifade ederek başetmeye çalışan kadınlar çok daha az kaygı hissetmişlerdir. Agresif kabullenme stili ameliyat sonrasındaki 3 ay boyunca daha az kaygı verici gibi görünsede ameliyattan 1 yıl sonrasına kadar tekrarlanma korkusunu da beraberinde getirmektedir (Stanton, Danoff-Burg, & Huggins, 2002). En derin duygu, his ve düşüncelerini yazabilen kadınlar daha az fiziksel semptom yaşamış ve çok daha az medikal problem randevusu almıştır. (Stanton et al., 2002).

Tedaviyi takip eden aylarda neden uyum ve düzenleme problemleri yaşanır. Öncelikle, kadınlar hala tedavinin fiziksel etkileri ile uğraşıyor olabilirler.
Meme kanseri tedavisini tamamlamış kadınların yeraldığı tedavi sonrası çalışmada, kadınların dörtte biri en öncelikli problemlerini fiziksel problemler olarak göstermiştir (Stanton, Ganz, Rowland et al., 2005).

Beisecker ve arkadaşları (1997) 21 hasta ile hemen kemoterapi sonrası ve 6 ay sonrasında görüşmüştür. Tedavi sonrası kadınlarda yorgunluk, mide bulantısı, enfeksiyonlar ve saç kaybı şikayetleri görülmüştür. 6 ay sonra ise yorgunluk ve saç problemlerinin devam edebildiği ve bunlara tırnak problemleri, menopoz ve kilo artışının da eklenebildiği görülmüştür. Tekrar-giriş devresindeki diğer kaygı verici unsurlar ise lenfödem, düşük libido ve erken menapozdur (Schnipper, 2001).
 
Pek çok kadın süregelen tedavi problemlerinin devamını beklemediği ve tedavi bitiminin hemen ardından “normal” e dönüşün gerçekleşeceğine inandığından dolayı üzüntü yaşamıştır (Beisecker, 1997). Tedavi sonrası hastaların hemen iyileşmesi tedavinin bitimiyle ilgili ortak bir “mit”, bir “efsane” dir (Stanton ve arkadaşları, 2005). Stanton ve arkadaşları (2005) tarafından bulunan bir diğer önemli “mit” de hastaların tedavi bitiminden sonra desteğe ihtiyaçları olmadığı inancıdır.

Kişilik ile ilgili zorluklar, ilişki kurma ve seksüel yetersizlik hissi gibi problemler sosyal destek hissi azaldığı algılandığında şiddetlenerek artmaktadır (Schnipper, 2001). Rutin tedavi ve medikal randevuların son bulması, hastaya, destek azalması ve kanserin tekrarlaması korkusunda yalnız başına bırakılmış hissi verebilmektedir (Lethborg, Kissane, Burns, & Snyder, 2000).

Bir hastanın ifadesi şu şekildedir: “Hergün radyoterapi tedavisine gittim, beni tedavi ettiler ve biz bir aile gibiydik... Şimdi aniden ayrıldık..” (Ulusal Kanser Enstitüsü, 2002, s.59). Sağlık tedavisi sağlayıcılarından yokolan bu destek aile ve arkadaşlar tarafından sağlanacak desteğe olan ihtiyacı büyük ölçüde arttırmaktadır…”

Kaynak:
Post-Treatment Adjustment and Behaviour Change Among Women With Breast Cancer, Erin Susan Costanzo, PhD, Wisconsin-Madison University Hospital



Hiç yorum yok: