Buna karşılık doğal radyasyonlar ve meslekleri gereği çok düşük dozlarda ışınlanmaların insan sağlığı üzerinde etkilerini belirleyebilmek çok zordur.
Kişinin maruz kaldığı radyasyon dozu arttıkça etkilerin de artması beklenmektedir.
Bu
kabule göre halkın ve radyasyonla çalışan kişilerin radyasyondan korunması için
sınırlamalar getirilmektedir.
Düşük dozlarda ışınlanmaların uzun zaman sonra ortaya çıkması beklenen etkilerinden başlıca ve en önemlisi kanseri tetiklemesidir.
RADYASYON- KANSER İLİŞKİSİ NASILDIR?
Kişinin
maruz kaldığı dozun büyüklüğüne bağlı olmayan en önemli radyasyon etkisi
kanserdir.
Radyasyon
normal dokuların DNA sında belirli mutasyonları başlatarak anormal çoğalma ve
kanser gelişimini tetiklemektedir.
İyonlaştırıcı radyasyon doğal olarak kanser oluşabilen herhangi bir organda kanser oluşumunu tetikleyebilir.
Radyasyonun doğal olarak var olan radyasyon riskini arttırdığı varsayılır.
Kişinin ışınlanma yaşı, cinsiyet, kişisel duyarlılık farkları, kendiliğinden oluşan kanser gelişimini etkileyen faktörler gözününe alınarak çok büyük gruplardan elde edilen verilerle istatistiksel belirsizleri en aza indirmek hedeflenmektedir.
Bazı
kanser türleri için ışınlanma üzerinden 15-20 yıl geçmesi gerekmektedir.
Bazı kanser türlerinin radyasyonla ilişkisi ortaya konamamıştır. Prostat, serviks, uterus karsinomaları lenfomalar, kronik lenfositik lösemi gibi..
Radyasyonun uzun süre sonra ortaya çıkabilecek sağlık etkileri özellikle Japonya'da atom bombasından sonra yaşayanlar, Çernobil kazası sonrası yaşayanlar, tıbbi nedenlerle, mesleki olarak radyasyona maruz kalanlarda araştırılmaktadır.
Atom bombasından sonra yaşayanlar 47 sene izlenmiş ve gözlenen %20 kanser sıklığına %1,1 kadarının radyasyonun katkısı olduğu kabul edilmektedir.
Çernobil nedenli ışınlanmalarda genel halk için lösemi artışına rastlanmamıştır.
Tiroit kanserleri hariç diğer katı tip kanserlerde artış saptanmamıştır.
DÜŞÜK DOZLARIN KANSERE NEDEN OLDUĞUNU
SAPTAMAK NEDEN ZORDUR?
Kaçınılmaz
olarak herkesin maruz kaldığı doğal radyasyon seviyeleri, yapay kaynaklı
radyasyondan daha yüksektir.
Toplumun
yüksek ve değişken kanser sıklıkları arasında, radyasyonun nedenli olanı ayırt
etmek mümkün değildir.
Yaşam tarzları, sosyo-ekonomik şartlar, meslek, yerleşim, geçmişte yaşadıkları bölgeler, alkol, sigara gibi bir çok faktör de gözönüne alınarak yıllarca binlerce kişinin izlenmesi gerekmektedir.
RADYASYONUN FAYDASI DA
OLABİLİR Mİ? RADYASYONA KARŞI BİYOLOJİK SAVUNMA MEKANİZMASI VAR MIDIR?
Düşük
dozda radyasyona maruz kalan çok sayıda kişide yapılan gerçek kanser görülme
sıklığı, hayvan deneylerinden ve yüksek dozlarda elde edilen sonuçlardan yola
çıkarak yapılan hesaplamalardan farklıdır. Bu çalışmalarda radyasyonun kanseri ancak yüksek dozlarda
teşvik ettiği sonucu çıkmaktadır.
Çin, Brezilya, Hindistan'ın bazı bölgeleri gibi yüksek doğal radyasyon seviyesi olan bölgelerde yapılan araştırmalarda, buna paralel bir kanser artışına saptanmamıştır.
Tersine doğal radyasyon seviyesinin yüksek olduğu
bölgelerde daha düşük kanser görülme sıklığı olduğunu iddia eden çalışmalar
bulunmaktadır.
Radon seviyesinin artması ile akciğer kanserinin azaldığına dair (sigara
düzeltmesi yapıldıktan sonra) rastlanmıştır.
Bugünkü bilgilerimiz ışığında;
-Yüksek
seviyede ve kısa sürede maruz kalınan radyasyonun sağlık üzerine erken veya geç
ortaya çıkan etkilerinin iyi bilindiğini söyleyebiliriz.
-Düşük
seviyedeki radyasyonların riskini ölçmek ise hala çok zordur.
Bu nedenle kaçınılmaz olarak maruz kaldığımız doğal radyasyondan korunma şansımız olmasa da;
Net
fayda sağlamayan yapay radyasyonla ışınlanmalardan korunmak için gerekli
önlemlerin alınması gerekmektedir.
Dr.
Deniz ÖNER
Dr.
Öner, İ.Ü. Radyobiyoloji ve Sağlık Fiziği Araştırma ve Uygulama Merkezinde;
deneysel Onkoloji, Tümör Biyololojisi, Radyoloji ve Radyoterapi konularında
Yüksek Lisansını tamamlamıştır.
Genel
Biyoloji Araştırma Görevlisi olarak İstanbul
Üniversitesinde görev yapmıştır. (1984-1987)
1988-2011
yılları arasında TAEK, Çekmece Nükleer Araştırma ve Eğitim Merkezi'nde
araştırmacı ve Müdür Yardımcısı olarak
idari görevlerde bulunmuştur. Bu süre boyunca; Biyolojik doz ölçümü konusunda
doktora tezi ve Türkiye'nin ilk laboratuarının kurulmasında görev
aldı.
Radyobiyolog
Doktor olarak; radyasyonun sağlık üzerine etkileri konularında yurt içi ve yurt
dışında çok sayıda kurs, seminer, konferansa katıldı. Karadeniz Bölgesinde
Çernobil'in Etkileri konusunda Sağlık Bakanlığı, Kanserle Savaş Daire Başkanlığı
ile proje yürüttü. Radyasyon kazalarının tanı ve tedavisi konusunda, doktorlara
yönelik bir de çeviri kitabı
bulunmaktadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder