Akciğer Kanserimin Teşhisi -- Çeviri: Filiz Songül Derleme: Zambak Kan

Chuck MARTİNEZ tarafından bizlere aktarılan güzel bir yazı şiddetle okunmasını tavsiye ederim...Çünkü içinde bize çıkaracağımız fazlası ile moral ve mutluluklar var...


Üçüncü evre akciğer kanseri teşhisinden 6 yıl sonra ve yarım yamalak bir mesane kanseri teşhisinden ve iki kere nüksetmesinden 13 yıl sonra, anlamıştım ki ben bu illeti gerçekten yenmiştim.

Son 13 yıl boyunca öğrenmiştim ki; vücudum düşündüğümden de dayanıklıydı.

AKCİĞER KANSERİMİN TEŞHİSİ

2007 yılında çekilen röntgen sadece 6 aylık kontrollerimin bir parçasıydı. Herşey 6 ay öncesine göre muhteşem görünüyordu, ve ben bütün testlerin bir kez daha temiz çıkacağından emindim. Fakat normal zamanda gelen sonuçları geri götürmüşlerdi.

Birgün öğleden sonra ofis telefonum çaldı. Ürologum telefonun diğer ucundaydı. Donuk, ciddi ve endişeli bir sesle; sağ akciğerimde bir kitle olduğunu söyledi. Kalp atışlarım kulaklarımda çınlamaya başladı. Mesane kanserini yendikten sonra, şimdi de üçüncü seviye küçük hücreli olmayan akciğer kanseriydim. 

“Tekrar kansersin” sözünü duymak “kansersin” sözünü ilk kez duymaktan daha kötüdür. İkinci kez nükseden mesane kanseri tedavisi daha yeni tamamlanmıştı. Benim yaşımdaki erkeklere göre çok fazla klinik ziyareti, tahliller, biopsiler ve ameliyatlara maruz kalmıştım ve sonunda kanseri geride bırakmaya çok hazırdım.
Fakat, evde karım ve 3 yaşındaki kızım varken, kanserin ruhumu dövmesine izin vermeyecektim. Kendime üzülmem için fazla zamanım yoktu.

AKCİĞER KANSERİ için PROTON TEDAVİSİ başlıyor…

17 Nisan 2007 tarihinde, tümör, sağ akciğerimin tüm orta lobu ile birlikte alınmıştı. Fakat bu kanser tedavimin sonu değildi. Bir lenf düğümünde kanserli hücreleri tespit eden MD Anderson hastanesine gittim. Teşhis değişmişti ve tedavi de değişecekti. 

Dr. Ritsuko Komaki ve Dr. David Grosshans’ın düşüncesine göre ben proton terapisi tedavisi için iyi bir adaydım. O Ağustos ayında, haftalık kemoterapiye ve günlük proton terapi tedavisine başladım. Yaklaşık yedi hafta sürdü. Tedavim tamamlandığında, ailem küçük bir kutlama partisi verdi. Bu benim unutamayacağım önemli bir kilometre taşıydı.

AKCİĞER KANSERİ TEDAVİSİNDEN SONRA SAĞLIKLI KALABİLMEK...

Proton terapi tedavisi yapıldıktan sonra, vücudum, zihnim ve ruhum iyileşme ve iyi kalma üzerine odaklanmıştı. Karımın yardımıyla, son 4 yılda daha iyi beslenme alışkınlıkları geliştirmiş ve 15 kilo vermiştim. İyi beslenmenin, vücudun kendini iyileştirme sürecine nasıl katkı yaptığını öğrenmiştim. Hafiflemiş bedenim sayesinde tekrar koşu yapmaya başladım – ve genç yaşlarımda yaptığım koşulardan daha ciddi olarak- . Bu karımla birlikte yeni hobimizdi ve bunun 10 yaşındaki kızımız için iyi bir örnek olduğunu ümit ediyordum. Beş ayrı yarı-maraton koşusuna ve çok sayıda 5 bin metre ve 10 bin metre yarışlarına katıldım. Karım 2 yarı-maratonda ve kızım birkaç 5 bin metre yarışında koştu.

Dördüncü eğitim sezonuna girerken, vücudumun, düşündüğümden çok daha fazlasını yapabilecek kapasitede olduğunu öğrenmiştim—bir seferde daha uzun mesafeleri saatlerce koşmak ve kanserden kurtulmak için kendi kendine yardım etmek. Bu aldığım bir hediye gibi, son 13 yılda kazandığım bilgelikti.

Ne kadar güzel bir örnek paylaşmış bizle Chuck MARTİNEZ...

Biz yani KANSERLE DANS edenler olarak kendi adımıza kendimize örnek olacağız...

Evet buradan çıkaracağımız sonuç; herşey bizim içimizdeki hayat enerjisi'nde saklı. Haaa...bunları söylemek kolay demeyiniz. Ben de bu dansı sıkı bir şekilde yapanlardan oldum. Ama inanın bu hastalıkla biz dalga geçeceğiz. O kim ki; dağ gibi yürekte kopan gelecek güzel günlerin fırtınalarına, kimse dur diyemez. Adı KANSER olsa bile...İnanın siz ruhunuza moralli olmayı ve hayata pozitif bakmayı şırıngalayın. Geri gönüşümü ŞÖLEN olacak...Sevgiyle ve farkındalıkla kalınız...

Çeviri: Filiz Songül
Derleme, önsöz: Zambak Kan



Hiç yorum yok: