Psiko-onkoloji Bölüm 3 - Zeynep Armay, PhD

Zeynep Armay, PhD
Kanserli hastalarda ortaya çıkabilen psikiyatrik bozuklukları şu şekilde sınıflandırabiliriz:

·    Uyum Bozuklukları
·    Depresif Sendromlar
·    Anksiyete Bozuklukları
·   Organik beyin sendromları (delirium, demans, kemoterapötik ajanların nöropsikiyatrik yan etkileri)
·    Kişilik ve Tutum Değişiklikleri
·    Ağrılı Sendromlara eşlik eden psikiyatrik sendromlar
·    İştahsızlık, bulantı-kusma (kemoterapiye bağlı)
·    Psikiyatrik boyutu olan diğer sendromlar
Tanıyı takiben şok hali, inanamama, inkar, kızgınlık, depresif ruh hali ve uyku, iştah ve günlük faaliyetlerde bozulma gelişir. Aslında benzer duygusal tepkiler, yaşamı tehdit eden tüm hastalıklarda görülür. Burada sevilen bir kişinin, objenin kaybedilmesi, ya da kaybedileceği endişesine benzer kaygı yaşanır. Hasta tanıyı ve kanser gerçeğini tamamen inkar edip, tedaviyi reddedebilir. Tedavinin reddi, ölümün kaçınılmaz olduğu hissinden de kaynaklanabilir.
Diğer yaygın bir tutum, daha az tehlikeli, diğer tıbbi olasılıklara yönelmek ve zaman zaman tıp dışı “tedavilere” başvurmaktır. Eğer, uyumu bozan tepkiler süreklilik kazanmış ve hastanın tedavisini aksatıyorsa mutlaka psikiyatrik yardım gerektirir.
Tedavi sonrası aşamada, hastalık tekrarı endişesi ve uyum güçlükleri ön plandadır. Yeni bir hastalık tekrarının ortaya çıkması sırasında kanser tanısı dönemindeki hata daha şiddetli tepkiler görülebilir. Hastalık tekrarında en sıklıkla uykusuzluk, iştahsızlık, yerinde duramama, kaygı, umutsuzluk ile belirgin depresyon ortaya çıkar. Hastanın her aşamada bilgilendirilmesi, her türden soru, endişe ve kaygıları ifade etmesinin cesaretlendirilmesi gerekir.

Kanser hastaları ile uygulanan psikiyatrik tedavilerin ve psikoterapi girişimlerinin hem hastaların fiziksel durumları hem de psikolojik ve psikososyal durumları üzerindeki olumlu etkileri birçok araştırma ile desteklenmiştir. Son yıllarda psikonöroimmunoloji alanında yapılan araştırmalar kanser hastalarında psikiyatrik tedavini fizyolojik etkileri üzerindeki direkt etkisini göstermektedir.

Kanser kişide olduğu kadar, ailede de krize neden olur. Hasta ile aile arasındaki ilişkilerde güçlükler ortaya çıkar. İlişkilerde dengeli, duyguların serbestçe ifadesine izin veren, çatışmaların az, işbirliğinin fazla olduğu ailelerde hastanın uyumu en iyi olmaktadır. Ailenin tutumu ilgili ancak aşırı kaygılı olmamalıdır. Aile içi rollerin net olmaması, aşırı koruyuculuğun egemen olduğu, katı ve çatışmaları göz ardı eden aile ortamları, hastanın uyumunu güçleştirmektedir. Olası çatışmaların inkar edilmesi, çatışmaların çözümünü daha da güçleştirmektedir. Kanser hastasına ek olarak, sıklıkla, aileler de psikolojik destek ve tedaviye ihtiyaç duymaktadırlar.
Zeynep Armay, PhD
Klinik Psikolog-Psikoonkolog

 

Hiç yorum yok: