Kanserden Sonra Asıl Mücadele --Çeviri: Selinay Erdeğer (ATİMAR)

2011 yılının Ocak ayında, 25 yaşındayken, bana Non-Hodgkin Lenfoma teşhisi konuldu. Dört aylık kemoterapi ve sekiz haftalık radyasyon tedavisinden geçtim.

Bu yazıya kadar, bir buçuk yılın ardından, hastalığımın hafiflemesinden memnunum ancak çoğu insan bunun savaşın sona erdiği yer olarak düşünmekte. Bana göreyse, tam da burası gerçek savaşın başladığı yerdir.

Tüm süreçler bittikten sonra ve saçlarım sonunda yeniden uzayınca kanser hastası olmanın fiziksel tarafı geride kaldı. Vücudumun tahammül edebildiği ve kısmen sindirilebilen tek yarı-katı yiyecek olan jelatini çıkarmak için lavaboda saatler geçirmek zorunda kalmadığımı bilmek beni biraz rahatlattı.

Ayrıca, görünüşümün pudramsı beyaz, sıska, tüysüz ve albino hastalarına benzer bir kemik çantası halinden, daha normal ve sağlıklı 25 yaşında bir gence dönüşmesini bilmek de canlandırıcı bir etki yaratmıştır. Fakat tedavinin durmasından kısa bir süre sonra, kanser hastası olmanın psikolojik stresi yerleşmişti.

Radyasyon tedavimin son gününden beri her ay, hastalığımın tekrar dönüp dönmeyeceğini, tedavinin kalıcı yan etki bırakıp bırakmadığını test etmek için tasarlanmış bir dizi testten geçmek için doktoruma gidiyorum Bu, bir insanın hakettiğinden çok daha fazla zihinsel acıya sebep olan yedi günlük bir süreç.

Hafta, kan testleri ve taramalarla başlıyor. Sonra eve gidiyorum ve yedi gün doktorun bana halen iyileşme sürecinde olup olmadığı söylemesi için telefonunu bekliyorum.

Testler ve sonuçlar arasındaki dönem en kötüsü. Telefonum her çalışında kalbim de ümitsizliğe kapılıyor. Bu arayan, kötü haber vermek için onkolojistim olabilir mi diye merak ediyorum.


Kanseri yenmeye yakın mıyız?

Zihnim “ya eğer..” senaryolarının analiziyle çokça zaman harcıyor. Ya geri gelirse? Yeniden mi tedaviden geçeceğim? Ya kemoterapi ve radyasyon başka bir tür kansere ya da beni insanlardan ayrılmış, sonsuza dek steril bir odada yaşamaya mecbur bırakacak genetik bir mutasyona sebep olduysa? Tüm olasılıkları aklımdan geçirmeye çalışıyorum. Bu yolla, bana verilebilecek herhangi bir habere hazırlıklı oluyorum.

Yedinci gün, yeniden kanser merkezine dönüyorum, giriş yapıyor ve 15 dakikalık randevum için iki saat kadar bekliyorum. ( Doktorumun dakik olmakla ilgili bir problemi var.)

Bekleme odasında diğer birçok kanser hastasıyla birlikte oturuyorum. Bazıları kendilerini mikroplardan koruması için ameliyat maskeleri takarken bazıları da tekerlekli sandalyelerindeler. Onların durumları benimkinden çok daha kötü görünüyor ve bu yüzden ben kendimden şikayet etmiyorum.

Birçoğu kanserin nasıl önleneceği hakkında olan 16 dergiyi kapaktan kapağa okumanın ve yer karolarını bir çok tur saymanın ardından, hemşire adımı çağırıyor. Kalbim, bir kez daha, ümitsizliğe kapılıyor çünkü kaderimi öğrenmek üzere olduğumu biliyorum. Rahat olmaya çalışıyor ve sakin davranıyorum fakat hemşire bendeki önemli işaretleri algıladığında beni kaplayan o örtü uçuyor.

“Korkuyor musunuz Mr. Curry? Korkmayın,” diyor. Bunu söylemek onun için kolay.
Daha sonra kolumdaki cırt cırt şeklindeki manşetleri soyup beni doktoru beklediğim inceleme odasına yürütüyor. Birkaç dakika sonra, doktor kapıya vuruyor ve odaya giriyor. Genellikle bir iPad ve biraz kağıt taşıyor.

“İyi haberler, Mr. Curry,” diyor. “Test sonuçları hiçbir hastalık işareti göstermiyor.”

Üzerime bir rahatlama hissi geliyor ve büzgen kaslarım gevşiyor.

Daha fazla hayat kurtarılıyor: Kanser ölüm oranları 20% düştü.

Ben ayrılmadan önce, doktor bana test sonuçlarının olduğu kağıtları veriyor. Onlara bir ödül yada diploma gibi davranıyorum. Belgeleri hiçbir zaman dosyalamam ve hepsini biriktiririm.

Ayrılmadan önce, gelecek ay için yeni bir randevu alıyorum böylelikle tüm sürece en başından başlıyorum. Bana, bunu gelecek beş sene daha yapmak zorunda olduğumu söylüyorlar.

Randevular arasında, herhangi bir öksürük, ağrı yada acı, vücudumda yeniden kanserin büyüyüp büyümediğini merak etmem için beni zorluyor. Kanserden sağ kalan biri olarak, bunu düşünmeden edemiyorum.

Zaman geçtikçe, stresi yönetmekte daha iyi oluyorum. Aylık incelemeler, hayatta kalmak için ödenecek küçük bedeller. Bazıları o kadar şanslı olmuyor.

Kaynak:

Hiç yorum yok: