İçimizden Biri Mini Röportajlar -- Yasemin Tunay

İlk defa bir arkadaşın gözünden, röportajı yaptığımız Özgemizin can dostu Yasemin’in gözünden bakacağız yaşanmışlara. Bu iki sevgi dolu, hassas ve düşünceli genç kızı tanıyıp sevmemek, aralarındaki özel bağa, dostluğa ve kardeşliğe hayran olmamak  mümkün değil!
Siz de bu röportajı okurken Yasemin ve Özge’nin dostluğuna, birbirlerine ve birbirlerinde hayata nasıl tutunduklarına tanık olacaksınız eminim.
ET
Yasemincim ilk defa bir arkadaşın gözünden, senin gözünden bakacağız Özge’nin yaşadıklarına ve senin hissettiklerine. Nasıl ve ne zaman öğrendiniz?  
Ağrısı oluyordu göğsünde, canının yandığını gözlerinden anlayabiliyorduk. İhmal her zaman telafisi zor sonuçlar doğurur. Yüzleşmekten korka korka gittik onkolojiye. Biyopsinin ardından 6 harfli ürkütücü kelimeyle yüzleştik;kanser.

Ne hissettim inanın hatırlamıyorum o an, tek düşünebildiğim Ozgeydi… İnsan çocukluk arkadaşına bunca hüznü yakıştıramıyor. Keşke uyusam dedim içimden ve Özgem iyileşene kadar uyanmasam.

Bunları içimden geçirirken Özge’den mesaj geldi: ‘vazgeçmek pes etmek yok, geldiği gibi gidecek, gitmesini bilecek’ diyordu mesajında. İşte böyle güçlüydü benim meleğim.
Sabah buluşup yarım kalan doktor randevumuza gittik, gülümseyerek girdi doktoru Metin beyin odasına, ‘hazırım artık her şeyi konuşabiliriz doktor abi ama senden bir isteğim var; hap verme yutamam, şurubun kokusunu midem kaldırmıyor, iğneden de korkarım’ dedi. Doktoru da ‘muskamı yazayım’ deyince tatlı tebessümler doldu odaya…
İlişkinizi, dostluğunuzu nasıl etkiledi? Neler değişti hayatınızda?
Bu süreçte Özgeden o kadar çok şey öğrendim ki! Yüreğinden kopup gelen her cümleyi not ettim mesela. Her şeye iyi yanından bakabilmek ne kadar güzelmiş meğer.
Çocukken dördümüz hep birlikteydik: Özge, Arda, Fırat ve ben… Küçücük avuçlarımızla sınırlarımızı genişletmek istedikçe hayatın onlarca engeli yığıldı önümüze. Bizde birbirimize tutunduk. Bu süreçte de hep beraberdik.
Bilen bilir Hacettepe onkolojiyi. Bir yokuştan inersin, sağında solunda küçük tepecikler olan. Biz muayene günleri hastaneye girmeden evvel o yokuşta soluklanır, Özgemin buğulu sesinden şarkılar dinlerdik. Evet şarkı… İçindeki yangını, bu zorlu partnerini şarkılarla bastırmaya çalıştı hep. Hiç susmadı, hep söyledi. Şarkıların sadece bir erkeğe bir kadına değilde hayata da söylenebileceğini öğrendim ondan.

Benim anne ve babam hayatta değiller. Annemi çok küçükken babamıda 4 sene evvel kaybettim. Ama Özgem sayesinde bu duruma isyan etmemeyi öğrendim. Başımıza ne gelirse gelsin, hayatta seni seven dostların varsa eğer dünyanın en güçlü insanısın demektir.

Peki yakın ve uzak cevreyle ilişkileri nasıl etkiledi?
Özge yakınları dışında pek kimseyle paylaşmadı bu durumu. Kaldığı yerden adım adım da olsa devam etti hayatına. Kemoterapi almasanızda, onca ağrı onca ilaç ışın gözlerinizin ferini alabiliyor.
Uzak çevre için durum bıraz farklıydı. Yorgun ve solgun bir genç kız vardı karşılarında ve Özge hep tuhaf bakışlara maruz kaldı. Ama hiç şikayetçi değildi bu durumdan. ‘Bilmedikleri şey hasta olduğum değil Yasemin, çok güçlü olduğum’ diyordu.
Bu sürecin en büyük zorluğu neydi?
Hayata dair aklınıza gelen her şeyi erteledi Özge. Eğitimini, geleceğini, hatta sevmeyi sevilmeyi… Bu çok zor bir durum. En çok teselli vermek adına konuşmaya çalışan insanlar zorluyordu bizi. ‘Daha gençsin, bak kolun bacağın var gözlerin de görüyor, bir de gözleri görmeyen insanları düşün’ gibi anlamı olmayan cümlelere maruz kaldık hep. Bunlar çok anlamsız geliyor bana. İnsanların bu bakış açısı bizi zorlayan en zor şeydi.
Hep konuştu, hep anlattı, hep şarkılar söyledi. ‘ben hayatımı yüksek sesle yaşamak için burdayım’ der hep. Şarkılarla geçti bizim bu sürecimiz. Desteği Özge mi aldı yoksa biz mi aldık bilmiyorum! Doktoru bile bir keresinde ‘aslında galiba ben senin hastan oldum Özge, her muayene tatlı bir muhabbet havasında geçiyor ve içinde hep yeni yeni umutlar yeşerten bi Özge var karşımda’ demişti.
Nasıl ve kimden destek aldın?

Dedim ya desteği Özge veriyordu aslında bize. Hep gülümseyen, asla şikayet etmeyen ve  hayata küsmeyen arkadaşım.  Aksine hep daha çok gülümsedi ve gülmek ona hep çok yakışıyor. Yaşamın tadını çıkardı, kendine daha çok vakit ayırdı. Umudu, hayata bağlılığını, gülümsemeyi ve gülümsetmenin önemini hatırlattı bize.
 
Kanserle Dans okuyucularına mesajın
Aslında bu soruya grubunuzun sloganıyla cevap vermek istiyorum: Ya ben ya sen yada sevdiğimiz, kanserle dans ettik ediyoruz edeceğiz… Kisaca hayatınızdaki her şeyden iyi şeyler çıkarmaya çalışın. Dostlarınızın sevdiklerinizin yüzündeki tatlı bir tebessüm dünyalara değer bir duygu. Bu süreci yaşayan siz de olsanız sevdiğiniz de olsa umudunuzu hep canlı tutun.
Susturmayın yüreğinizi, konuşun hep. Konuşacak birini bulamadığınızda ‘kanserle dans’ grubunu öneririm size. Yazdığınız hiçbir ileti cevapsız kalmıyor, burada herkes kendi ağrılarını unutup başkalarına merhem olmayı içselleştirmiş adeta. Mesela Özge... Hiç tanımadığı ama can yoldaşlarım dediği dostlar edindi burada. Onlardan bir kaçı:Ebru Tontaş, Esra Ürkmez Bayraklı, Hakan Reisoğlu, Buket Çalkaya, Deniz Akar, Sema Beşçioğlu… Özgem sizi çok seviyor.

Özgemin çok sevdiği ve dilinden hiç düşürmediği bir şarkıyla son vermek istiyorum;
‘sevgiyle kalın
çocuklar inanın
inanın çocuklar
güzel günler göreceğiz
güneşli günler’

Yasemin Tunay

2 yorum:

Adsız dedi ki...

harikasın özge.kalbimi ısıttın

Adsız dedi ki...

Rabbim acil şifalar ihsan eylesin.