RAKİBİNİZİN KUVVETİNE DİRENMEYİN, ONU YENMENİZE İZİN VERİN!! --Dr. Deniz Öner

Ülke ve kişisel gündemlerimiz farklı gibi görünse de, dış dünyada hiçbir şey olmuyormuş  gibi davranamıyoruz..biliyorum ki hepimiz dikkatimizi şimdi ne olup bittiğini anlamaya vermiş durumdayız. Biliyorsunuz sizinle her zaman eş zamanlı olarak tecrübelerimi paylaşmaktayım.
Dışımızda ve içimizde var olanları kabul edebilmek ve onlarla ŞİMDİ de başedebilmek üzerine uygulamalar içeren, Eckhart Tolle’un ŞİMDİNİN GÜCÜ uygulama kitabından ve özellikle hastalık ve acılarla başedebilmek konusundan söz edeceğim size.
Gergin misiniz? Geçmiş dikkatinizin büyük bölümünü alıyor mu?
Sık sık geçmişle ilgili olumlu, olumsuz düşünce veya konuşma içinde misiniz? Başardıklarınız, deneyimleriniz, size yapılan yada yapılmayanlar, kurban olma öykünüz veya sizin başkalarına yapmış olduklarınız... Düşünceleriniz suçluluk duygusu, kibir, içerleme, öfke, pişmanlık ya da kendine-acıma yaratıyor mu?Endişeli misiniz? Sık sık…eğer olursa, ne olur diye düşünüyor musunuz?
Eğer bütün bu soruların cevabı evet ise…böyle bir durumla başetme ihtimaliniz yoktur.
Şaşırdınız değil mi? Her zaman söylediğimden farklı bir şey söylüyorum.
Evet bu duygularla başetme şansınız yok,  çünkü onlar aslında  mevcut değil....egonun bizim için hazırladığı tuzaklar.. Geçmişle ilgili yargılarımızın, geleceğe yansıtılması ile korku yaratan zihinle özdeşleşme hali..
RUHSAL AYDINLANMA: DÜŞÜNCENİN ÜZERİNE YÜKSELMEK
Hepimiz büyürken kendimizle, kim olduğumuzla ilgili, kişisel ve kültürel ortamlarımıza da bağlı olarak bir zihinsel imaj –EGO oluştururuz. Ego, sürekli tekrarlanan düşüncelerin ve benlik duygusu eklenerek şartlanmış zihinsel – duygusal kalıpların bir yığını aslında.
Ego şimdi ile ilgilenmez; ya da yaşanan anı gelecekteki hedefe götüren bir araca indirger.
Egonun tüm hareketlerinin altında yatan temel duygu, psikolojik korkudur. Huzursuzluk, endişe, sinirlilik, gerlim, korku, fobi vs. şeklinde kendini gösterir.  Somut ve gerçek bir ani tehlikeyle ilişkisi yoktur. Olabilecek bir şeyden, düşünceden kaynaklanır. Ego kendini sürekli tehdit altında hissetmektedir.
HASTALIĞI AYDINLANMAYA DÖNÜŞTÜRMEK
Teslimiyet olanı, hiçbir çekince olmadan içsel olarak kabullenmektir. Ego ise gücünüzün direncinizde yattığına inanır. Teslimiyette ise çok sade, çok gerçek hale gelirsiniz.
Hasta olduğunuzda bir biçimde başarısızlığa uğradığınızı düşünmeyin, suçluluk duymayın. Yaşamı size adaletsiz davranmakla suçlamayın ama kendinize de suçlamayın. Tüm bunlar direnmektir.
Eğer büyük bir hastalığa yakalanmışsanız onu aydınlanmak için kullanın. Yaşamınızda vuku bulan her “kötü” şeyi aydınlanmak için kullanın.
Hastalıktan zamanı geri çekin. Ona bir geçmiş ya da gelecek vermeyin. Onun sizi yoğun bir şimdiki an farkındalığına girmeye zorlamasına izin verin ve sonra neler olacağını görün. Bir simyacı haline gelin. Adi metali altına, ıstırabı bilince, hastalığı aydınlanmaya dönüştürün.
Siz ağır hasta mısınız ve söylediğim şey sizi öfkelendiriyor mu? Eğer öyleyse bu, hastalığın benlik duygunuzun bir parçası haline geldiğinin göstergesidir. “Hastalık” denen durumun sizin gerçek kimliğinizle hiçbir ilgisi yoktur.
Bu durumda mutlu olacağınızı söylemiyorum. Mutlu olmazsınız ama korku, acı, çok derin bir yerden gelen bir iç huzuru, dinginliğe dönüşmüş olacaktır. O Tanrının tüm anlayışı aşan huzurudur.
Şimdiyi kabullenmek zor olduğunda; Olanın olmamış kılınamayacağını, onun zaten olduğunu bilerek olana evet der, ya da olmayanı kabul edersiniz. Yapılması gereken neyse, durum neyi gerektiriyorsa yaparsınız.
Eğer dışarıda olanı kabul edemiyorsanız; o zaman içinizde olanı kabullenin. Acıya direnmeyin, orada olmasına izin verin. Üzüntüye, umutsuzluğa, korkuya, yalnızlığa ya da bu ıstırap hangi şekli alıyorsa ona teslim olun. Onu kucaklayın.  Teslimiyetin, derin ıstırabı derin huzura dönüştürdüğünü görün.
Acınız derin olduğunda büyük olasılıkla ona teslim olmak yerine ondan kaçmak için güçlü bir dürtü duyacaksınız. Hissettiğiniz şeyi hissetmek istemeyeceksiniz. Çalışma, içki içme, öfkelenme, projeksiyon yapma, bastırma gibi bir çok uydurma kaçış yolu vardır ama onlar sizi acıdan kurtaramaz.
Hiçbir çıkış yolu olmadığında, yine de onun içinden bir geçiş yolu vardır.
O yüzden acıya sırt çevirmeyin, onunla yüzleşin. Onu bütünüyle hissedin, onun hakkında düşünmeyin! Zihninizde onunla ilgili metin yaratmayın. Tüm dikkatinizi bu hisse verin; ona neden olmuş görünen kişiye, olaya ya da duruma değil.
Zihnin acıyı size bir kurban kimliği yaratmak için kullanmasına izin vermeyin. Kendiniz için üzülmeniz ve başkalarına öykünüzü anlatmanız sizi ıstıraba saplanmış halde tutacaktır.
Histen kaçmak olanaksız olduğundan tek değişim olanağı onun içine girmektir. Öyleyse tüm dikkatinizi hissettiğiniz şeye verin.  Üzüntüyü, korkuyu, dehşeti, yalnızlığı..o her neyse hissetmeyi sürdürün.
Tam dikkat tam kabullenmedir ve bu teslim olmaktır. ŞİMDİNİN GÜCÜ sizin anda mevcudiyetinizin gücüdür. Bu zamanı uzaklaştırır. Zaman olmadan hiçbir olumsuzluk varlığını sürdüremez.
Birden içinizde büyük bir sessizlik ve çok derin bir huzur duygusu ortaya çıkar; huzurun içinde büyük bir sevinç vardır. O sevincin içinde sevgi vardır. En içteki çekirdekte kutsal, sınırsız, sonsuz, isimlendirilemez OLAN vardır.
Sağlıkla, sevgiyle, mutlulukla ve ŞİMDİ de kalın.
Dr. Deniz ÖNER
NOT:

Dikkatinizi şimdide tutabilmek için yapabileceğiniz 10-15 dakikalık basit bir egzersiz. Bir sandalyede dik oturun, gözlerinizi kapayın ve gevşeyin. Birkaç derin nefes alın, karnınızın nefes alırken şiştiğini verirken büzüldüğünü fark edin. Sonra ayaklar, eller ve sonra tüm vücudunuzdaki içsel enerjiyi hissedin. Düşünmeyin sadece bedeninizdeki iç sessizlik ve huzuru hissedin.

Hiç yorum yok: