Kızımın Kanser Teşhisi Bana Ne Öğretti

4 yaşındaki kızıma lösemi teşhisi konulduğu 7 Aralık 2011'de tüm hayatım ve dünya görüşüm değişti. Tahmin edersiniz böyle bir olay hayatınızı baştan aşağıya sorgulamanıza ve değiştirmenize sebep oluyor. 

Kimsenin başına gelmesini istemeyeceğim bir dert ve bana öğrettiklerinden başkalarının da faydalanacağını düşündüğüm için paylaşmak istiyorum. Bunlar keşke daha önce öğrenseydim dediğim hayat dersleri. Uygulamak için başınıza trajik bir olay gelmesini beklemeyin.

1. Ufak şeyler için ter dökmeyin

Söylemesi yapmasından daha kolay. Kızım son altı ayda hayatı için savaşırken hayatımı gözden geçirdim ve yeni bir gözle bakmaya başladım. 1 yıl önce beni panik eden şeyler artık önemli değil. Duygusal anlamda enerjimi büyük şeylere saklıyorum, mesela kızımın kan değerleri kemoterapiye devam etmesini sağlayacak kadar düşük mü? Ya da önümüzdeki sene saçsız olarak ana okuluna gittiğinde diğer çocuklar kaynaşabilmesi için onu hazırlamak gibi. Başkaları bana ne söylemiş, ne yapmış, çocuklarım havuç haricinde sebze yememiş bunları önemsemiyorum artık eskisi gibi.

2. Başkalırının ne düşündüğü önemli değil

Yaşlandıkça bu konuda daha başarılı olmaya başladım. Bu histen kurtulamayan insanların nasıl anlamsızca vakit kaybettiğini gözlemledim. Neden insan değerli vaktini başkaları benim hakkımda ne düşünür diye harcar? Evet hepimiz kabul görmek istiyoruz ama hayat sizi giydiğiniz ve söylediğinizle yargılayacak insanlar için çok kısa.

3. Detaylara gömülüp bütünü kaçırmayın

Bir anne olarak çocukların her anını yazmak, çizmek ve fotoğraflamak konusunda çok titizim.  Yaptıkları her resmi saklıyorum, mesajlarını, notlarını. O kadar çok albüm hazırladım ki! Kocam hep çok fotoğraf çektiğimden yakınır, makineyi biraz bırak diye uyarır beni. Ama benim içimde hep ya bir şeyi kaçırırsam endişesi var.  Ama biliyormusunuz, kamera arkasında kalıp, O ANI yaşamadığım için zaten birşeyleri kaçırıyorum. Yanlış anlamayın, hala fotoğraf çekiyorum. Ama artık kendimi ''AN''ı yaşamaya odakladım.

4. Bazen negatif şeyleri hayatınızdan çıkarmanız lazım

Negativite bir çok kaynaktan gelebilir: insanlar ve kişilikler, gereksiz durumlarla meşgul olmak, fazlalıklar, vs...  Gerçekten mutlu olmak için sizi strese sokan şeyleri tanımlayıp hayatınızdan çıkarmanız önemli. Hepimizin bunu yapabilme gücü var.  Kendinizi pozitif şeylere odaklayın. Şu anda hayatınızda ve elinizde olanlara, sizi ve ailenizi ağırlaştırıp dibe çeken eksta yüklere değil.

5. Gerektiği zaman orta yolu bulmaya çalışın

Bu konuda kabul etmeliyim ki zaman zaman aşırılıklara gidebiliyorum, aşırı egzersiz ve bazen bütün bir besin grubunu hayatımdan çıkarmak gibi. Fiziksel olarak kendini iyi hissetmeyi istemek çok normal ama hayattaki küçük hazlardan da zevk alabilmek lazım. Artık kızımla dondurma yemek benim için koşu bandında 20 dakika geçirmekten daha önemli.

6. Çoçuklar savaşçıdır onların bu gücünü asla küçümsemeyin

Kızımın tedavi planını gördüğümde ilk aklıma gelen bu kadar zorlu ve ciddi yan etkileri olan ilaca ve testlere dayanabilecek mi? oldu. Kim bu ağır tedaviye direnç gösterebilir ki? Şu an 25 aylık tedavinin dörtte birini bitirdik. Çok zorlu bir süreçti ama kızımın gücü ve azmi bütün ailemizi ayakta tutuyor. 5 yaşında bir çocuğun bu kadar cesur olabileceğini asla hayal bile edemezdim bir daha bir çocuğun sahip olduğu gücü asla küçümsemeyeceğim.

7. Sosyal medyaya daha az zaman harcayın

Yakın zamanda beni çok korkutan bir yazı okudum. Çocuğunun büyüme evresini kaçıran bir anne ile ilgiydi. Facebook, Twitter, e-posta ve diğer sanal araçlar ile her an bağlantıda bilgisayarımıza ve telefonumuza yapışık yaşarken bazen çaresizce ilgimiz çekmeye çalışan çocuklarımızı ihmal ediyoruz. Geçen hafta kızları parka götürdük ve telefonuma bakmamaya karar verdim. Çok özgürleştirici bir deneyim oldu, vaktimi ve tüm ilgimi çocuklarıma ve onlardan gelen sorulara verebildim. Sorularını ilk sorduklarında cevapladım. Bunu daha sık yapmaya çalışıyorum. Yarın ne olacak kimse bilmiyor, çocuklarımla bu değerli zamanı gereksizce kaçırmak istemiyorum. Bu anlamda hiçbir zaman mükemmel olamayacağım biliyorum ama bu durumu iyileştirmeye kararlıyım.

Bazı günler hiç bitmeyecek gibi gelsede hayat hep ilerliyor. Çoğumuz günlük yaşamın temposuna takılıp elimizdekine şükretmeyi ve değer vermeyi unutuyoruz. Biliyorum benim perspektif kazanmam ve hayatımı yavaşlatmama başıma böyle bir olayın gelmesi vesile oldu. Siz hayatınızda var olanları fark etmek için başınıza trajik bir olayın gelmesini beklemeyin. 

Kaynak:
http://www.huffingtonpost.com/erin-smith/leukemia_b_1610637.html

Hiç yorum yok: