Kanser ve İstatistikler

Kansersiz Yaşam Derneği kurucusu Sevgili Dida Kaymaz’ın internet sitesinden istatistikler üzerine güzel bir yazı/çeviri, izniyle yayınlıyoruz. 

Yazının tümü:


Hayatı Yakalayın

Harvard Üniversitesinde öğretim üyesi Stephan Jay Gould’un bir yazısı, umarız aklınıza gelen bazı soruların cevabını burada bulabilirsiniz.

İstatistik doğru mesaj değildir...

Son günlerde hayatımda önemli bir kesinti oldu. Doktorumdan kanser hastası olduğumu öğrendim. Oldukça nadir rastlanan bir kanser türüymüş (mide mezoteliyoması). Öğrendiğim anda ilk sorum “bu hastalıkla ilgili bilimsel yayınlar nelerdir?” oldu. Doktorun cevabı, konu ile ilgili okumaya değecek önemli bir bilimsel yayın olmadığıydı. Sorumun hafifçe geçiştirildiğini hissettim.

Hemen ertesi gün kütüphaneye giderek araştırmaya başladım. Bilgisayarın tuşuna bastığım anda karşıma çıkan bilgiler ile aniden öylece kalakaldım. Doktorumun sorumu geçiştirirken nasıl bir duygu içinde olduğunu çok daha sonra anladım. Tıbbi bilgiler tüm acımasızlığı ve yalınlığı ile karşımda duruyordu. Hastalığımın tedavisi yoktu; ortalama yaşam süresi 8 aydı. Bir süre sonra kendime geldiğimde gülümsedim ve “demek bu nedenle okumam için bir şey önermedi” diye düşündüm.

Bir süre sonra kafam çalışmaya başladı ve klasik bir bilgiyi hatırladım: “moral ve direnme gücü kanser ile mücadelede en önemli silahtır”. Nedenini bilmiyoruz fakat psikolojimiz bağışıklık sistemini büyük oranda etkiliyor. Birçok özellikleri aynı olan kanser hastaları arasında, yaşama olumlu bakan, hayata büyük bir güçle bağlı, mücadeleye kendini adamış, tedavisinde aktif yer alan kişilerin daha uzun yaşadığını görüyoruz.

Birkaç ay sonra immunoloji dalında yaptığı çalışmalar ile Nobel ödülü almış olan bir arkadaşıma, Sir Peter Medawar’a şu soruyu sordum. ‘Kanseri yenmek için en önemli reçete nedir?’. Cevabı “iyimser, canlı ve neşeli bir kişilik” idi.


Peki ortama 8 ay ömür neyi ifade ediyordu? İstatistik bilgisi olmayan bir kişi büyük bir olasılıkla 8 ay içinde öleceğini düşür. Halbuki kişinin hastalığa ve tedavisine olumlu yaklaşımının sonucu büyük oranda etkilediğini biliyoruz.

İnsanoğlu kesin cevap ve bilgilere saplanıp kalmak eğilimindedir; bu nedenle sadece 8 ay ömrü kaldığına inanmak eğilimi ağır basabilir. Kendi bilgilerimi gözden geçirdiğimde ortalamanın etrafında bir de ortalamaya uymayan büyük bir alanın varlığını hatırladım. Ortalama 8 ay cevabını bilimsel yöntem ile analiz ettiğim zaman bu grubun en az yarısının 8 aydan daha uzun yaşayacağı gerçeği ile karşılaştım. Sonra benim bu grupta olma şansımın ne olduğunu araştırdım. Sonuç bana çok büyük bir rahatlama getirdi. Yaşım gençti, hastalığım erken evredeydi, çok iyi bir tıbbi tedavi olanağına ulaşma imkanım vardı. Önümde yaşamam gereken uzun bir ömrüm olduğunu düşündüm. İstatistiği doğru okuyabilme şansım sayesinde düştüğüm ümitsizlik çukurundan sağ olarak çıkmayı başardım. İstatistiği biraz daha teknik açıdan incelediğimde vardığım sonuç daha olumluydu. İstatistikler hakkındaki teknik bilgiye sahip olmam sayesinde bilgiyi çok daha doğru yorumlamış ve doğru sonuca ulaşabilmiştim.

Bu sayede tekrar hastalıkla olan mücadele alanına çıktım. Konuyu bir bilimsel toplantıda anlattığımda en çok istatistikçiler güldüler, hastalığımla tanıştığımdan beri ilk defa ben de onlarla birlikte katıla katıla güldüm. Hastalıkla savaşın birçok silahı var; fakat hiçbirisi mizah duygusu kadar etkili değil. Bu nedenle mizah duygunuzu mutlaka korumanız gerekli.

Bu tecrübeden sonra herkese bir tavsiyem var “hayatı yakalayın” 

Not: Stephen Jay Gould  kanser teşhisi konduktan ve 8 ay ömrü kaldığını öğrendikten sonra 20 yıl dolu dolu yaşadı. 60 yaşında başka bir hastalık nedeniyle hayata gözlerini yumdu.

Kaynak:


Hiç yorum yok: