İçimizden Biri Mini Röportajlar --Arzu Baykan

Tekrar tekrar okunup, umut ve hayat dersi olması için yanında taşınacak bir yazı. Bu dansı artık bilen, tanıdık figürlerle ritmi yakalayan, bu süreçte  'ben demeyi' ve 'hayatın çok basit değerli ancak üç, beş şeyden ibaret olabileceğini öğrendim' diyen güzel bir yürekle, sevgili Arzu Baykan'la, dobra dobra konuştuk bu dansı...
   Arzu’cuğum,bizi ilk başa götürür  müsün, nasıl öğrendin ilk? Ne duygular yaşadın? İstersen nüksü de biraz anlat burada.
    2008 yılının Nisan ayında bir Pazar günü, acelem olmaksızın duş alabilme lüksüne sahip olduğum bir gündü. Kurulanırken, göğsümün altında elime gelen kocaman bir kitle ile karşılaştım. Ve daha önce nasıl fark etmediğime şaştım aylarca, 5cm idi çünkü. Oğlum henüz iki buçuk yaşındaydı ve hayatımın merkezi halindeydi. Geç kavuştuğum bir annelik yaşıyordum dolu dizgin. Yorgun, uykusuz ve mutsuz bir dönemdi benim için. Hayatımda benim dışımda herkes ve her şey anlamlıydı sanki. Ta ki biyopsi sonucunu öğrenene dek:((
Evet kanserdim. Doktorun yanından çıktığımızdaysa “oğlumun büyüdüğünü görmek istiyorum” diyerek ağlıyordum. Çünkü kanser ölümü getiriyor akla… Çok zorlu bir süreç başlamıştı bizim için. Her aşamadan adım adım geçtim. Önce” bana nasıl olur?” ”niye ben?” dedim, sonra herkesi suçladım sebep ararcasına, sonra bari bir on sene yaşasam demeye başladım. Ardından da hafif depresif tablo eşliğinde kabul ettim kanseri. Bu arada süreç işlemeye başlamıştı. Ameliyat, Kemoterapi ve Radyoterapi. Hepsi tamamlandı, ben toparlandım. Ben işe, oğlum kreşe başladı ve hayat kaldığı yerden akmaya devam etti bizim için.
     Meme kanserinin üzerinden üç yıl geçmişti ki metastas tanısı ile tekrar hatta ilkinden de fazla yıkıldım. Aslına bakarsanız hep korktum tekrar geri gelmesinden. Hep aklımın bir köşesindeydi “ya geri gelirse” sorusu. Hani derler ya “korktuğum başıma geldi” diye aynen öyle oldu bana da. Ama toparlanmam daha kolay oldu ilkine göre. Çünkü neler olacağı hakkında  fikrim vardı. Bu da gidecekti elbette… Bu kez kabul aşamasına daha çabuk ulaşıp,”evet ben bu dansı biliyorum” dedim. Tanıdık figürlerle ritmi yakaladım sanırım.
Kemoterapi ve radyoterapi süreci sonunda tam remisyona ulaştım ve derin bir “oh” çektik ailece. Ancak bu derin rahatlama sadece altı ay kadar sürebildi, evet şimdide karaciğerimdeydi arkadaş… “eeee ama ben seni göndermiştim,tamam yaşanılabilecek iyi bir insanım ama bu kadar da olmaz; bu bir misafirlik, bu kadar sık gelinmez ki canım. Hem ben bu filmi daha önce  iki kez seyrettim. Hatta sonunu da biliyorum. Davetsiz misafir tedaviye ve ev sahibi vücudun yaptıklarına daha fazla dayanamayıp, orayı terk eder…..”  :)))
   Evet tam da bu şekilde ve bu düşünce ile yavaş yavaş gönderiyorum onu bu kez. Tedavim iyi gidiyor.
      Bir muhasebesini yapmak gerekirse, eğrisiyle doğrusuyla neleri değiştirdi bu dans hayatında? Hem olumlu hem olumsuz olarak.
   Belki klasik bir başlangıç olacak ama hayatın ve yaşamın kıymetini öğretti bu dans bana. Aslında çok basit ve doğal yaşanılabilineceğini öğretti. Çevremize, olaylara insanlara fazlasıyla anlam yükleyip, bu yüklediklerimizin altında boğuşarak zaman kaybettiğimizi. Hayatın çok basit ancak değerli üç beş şeyden ibaret olabileceğini; nefes alabilmek, sağlıklı olmak, sağlıklı düşünebilmek, kendi işimizi yapabilmek, sevdiğimiz ve sevildiğimiz insanların çevremizde olması, sağlam bir inanç ve geleceğe dair umutlara sahip olmak gibi. Çok karmaşık gelmiyor değil mi kulağa? Hatta çok basit bile gelebilir.
Ama bence hayatta basit zaten; onu olumsuz düşünceler, hırslar, sonu gelmez istekler ve yüksek beklentilerle zorlaştıran yine bizleriz diye düşünüyorum. Ben de dansımda  basit ancak önemli figürlerle adımlar atmayı öğrendim.
       Bir de “Ben” demeyi öğrendim bu yolculukta. Ne gariptir ki konuşurken “sunuz” “insan” “biz” gibi genellemeler kullanırken buldum kendimi grup çalışmalarımızda. Yani ben diye bir şey yoktu hayatımda. Şöyle bir baktım da gerçekten de öyleydi. Oğlum (yemeği, çişi,dişi…) Eşim (işi, ailesi…)Ailem (sağlıkları ,sorunları…)  Eeee ben neredeyim?
    Aslında enteresan bir şekilde kanser tanısı alınca tüm bunların merkezine “küt” diye oturuverdim istemesem de. O zaman anladım ki şimdi merkezde şaşkın bir şekilde yer alacağıma, hayatımın olmam gereken noktasında “ben “olarak var olmalıyım. Yani hayatımda ki yerim değişti bu dansla birlikte…

    Aile ve çevrenle ilişkilerin nasıl değişti? Yakınında ve uzağındakilerin senin için anlamlı destekleri neler oldu? Bir kaç örnek verir misin?
    Öncelikle aile konusunda çok şanslı olduğumu belirtmeliyim. Ailem çok yakınımda oturuyor ve beni çok seven, anlayışlı bir eşim var. Onlar bu dansta ki partnerlerim. Ayrıca birbirimize çok düşkün, yakın ilişkilere sahip bir akraba grubunun üyesiyim. Üstelik aynı binada yaşıyoruz. Hele sağlık sorunu gibi bir durumla karşılaşınca daha da kenetleniyoruz birbirimize. İlk tanıyı aldığımda oğlum iki buçuk yaşındaydı ve ameliyat sebebi ile ilk kez birbirimizden ayrılacaktık. Annem babam ve tüm aile üyeleri, O’nun yokluğumu hissetmemesi için elerinden geleni yaptılar. Tedavilerim sırasında da benim eksikliğimi, yorgunluğumu, onlar telafi ettiler ve ediyorlar. Böyle bir durumda hele bir de anneyseniz sevdiklerinizin emin ellerde, hallerinden memnun olduklarını bilmeniz inanılmaz bir rahatlık ve güven duygusu veriyor insana.
       Bir de uzaktakiler var tabi. Ablam Bodrum’da yaşıyor. Tanıyı aldığımın ertesi günü Ankara’daydı. Ameliyat ve özellikle ilk kemoterapimde yanımdaydı. Onun varlığı, desteği, doğru ve sağlıklı beslenmem konusundaki gayretleri çok anlamlıydı benim için.
      Sosyal çevrem ve iş arkadaşlarımsa ilk başta üzüntülerini bana yansıtmamak adına biraz uzak durmayı tercih etseler de metastaslarda sanıyorum onlar da en az benim kadar tecrübelendiler. Artık daha rahat ve açık iletişimlerle destek oluyorlar bana.
      Aslında bu aşamada öğrencilerimden de söz edebilirim. Ben bir Sosyal Hizmet Uzmanıyım ve Kız Yurdunda çalışıyorum. Tedavim süresince, onlardan gelen mesajlar, haberler ve ziyaretler benim için çok anlamlıydı.

        En zoru ne idi senin için tüm bu süreçte? Nasıl baş ettin? Sana yardımcı olan kişi, olay, felsefeler neler vardı ya da girdi hayatına?

       Bu süreçte en zorlu anlar kanser olduğumu öğrendiğim o “toslama” anları ve sonra ki dönemler oldu. İlk tanı biraz daha farklı bir etki yarattı üzerimde, ancak metastaslar :(( tam da tamam gitti her şey yoluna girdi dediğim anda tekrar tekrar kanserin hayatımıza girişi. Kendim ve en çok da oğlum için duyduğum endişe. İlk metastasımı oğlumun kreş mezuniyetinden bir gece önce öğrendim. Mezuniyet töreni boyunca; balkonda ağlayarak acaba bir başka mezuniyetini görebilecek miyim diye düşünmüştüm. Gelecek adına, küçük bir çocuğa sahip olarak, bu dansı sürdürmek, en zorlandığım anlardı.
   Ancak zamanla ne geçmiş için üzülmenin ne de gelecek için kaygılanmanın bana bir şey kazandırmadığının farkına vararak “Anı” bugünü keyifli ve anlamlı yaşamanın çabasına giriştim. Bu nokta da inanç bana ciddi bir destek verdi. Öğreneceğim dersler olduğu  ve belki bunları yaşayarak bu öğretiye kavuşabileceğime inandım. Hani hayatımızdaki sınavlar vardır ya!Bu da benim sınavım, kendime gelmem, kendimi önemsemem, değer vermem,  belki de geliştirmem adına böyle bir tecrübe olmalıydı hayatımda. İnsanların yaşadığı olumlu ya da olumsuz her olaydan bir tecrübe  çıkartmasına gönülden inanan bir insanım. Bu inancım beni dansımda çok rahatlattı.
       Bu nokta da sizlere hayatıma giren Uzman Refleksolog Nuran Fil Çirasun’dan söz etmek isterim. Refleksoloji‘yi daha önce duymuştum ancak benim gibi hastalarda ne işe yarayacağı konusunda çok bilgim yoktu doğrusu. Kemik metastasım sonrası aldığım ilk kemoterapi günü, ablam aracılığı ile ulaştığımız, Nuran’la ve Refleksoloji ile tanıştıktan sonra,  gerçekten insanoğlunun ve insan vücudunun bir mucizesine daha tanık oldum diyebilirim. Aldığım her kemoterapi öncesi ve sonrası  aldığım Refleksoloji, hem beni ilaca hazırlıyor, hem de ilaç sonrası ilacın vücuduma etkisini arttırıp, yorgunluklarıma destek oluyor. Gerçekten inanılmaz ve gözle görülür etkiler yaratıyor ben de Refleksoloji. Ancak; Refleksoloji yapan şifalı eller kadar Nuran’ın kendisi de iyi geliyor bana. Düşünce gücünün insan hayatında ki önemi hakkında bir şeyler biliyordum ama şimdi bu konuya daha hakim ve inançlıyım. Dualar ve olumlamalar artık hayatımın bir parçası. O’nun hayatıma girmesi ile, enerjisi, olumlu bakışı, hayat felsefesi de bana Kanserle Dansımda o kadar destek oldu ki.

    Destek ağında neler vardı? Psikolojik destek aldın mı?   

    Daha önce de söz ettiğim gibi ben bir Sosyal Hizmet Uzmanıyım. Meslek alanım içerisinde kanser hastaları ve aileleri de yer alıyor. Ancak meslek hayatım süresince bu grupla hiç aktif olarak çalışmadım. Meme kanseri tanısını alıp, ameliyat sonrası ilk kemoterapimi aldığımda  asıl zorlu sürecin başladığını fark ederek,  profesyonel destek almam gerektiğini düşündüm. Hafif bir antidepresan ve psikolog desteği ile başladık. Başvurulan değil, başvuran olarak rol değiştirmiştim. İlk önce,biraz garipsedim, ama sonra alıştım. Ardından, bu tip hastalara yönelik destek gruplarının  olması gerektiğini bildiğim için, bir arayış içine girdim. Ve hastanede tam da meme kanseri hastaları için grup kurulduğunu öğrenerek, bu gruba dahil oldum. Bu grup bir Psikodrama grubuydu ve benim için hayatımda bu grup inanılmaz zevkli,verimli,büyülü, eğlenceli, keyifli ve anlamlı bir başlangıç oldu. Psikodramayı üniversitede öğrencilik hayatımda tecrübe etmiştim. Yıllar sonra çok farklı bir şekilde tekrar karşıma çıkması kanserin bana kazandırdığı  en önemli şeylerden biri.
      Üç yıla yakın bir süre,her hafta grubu iple çektim. On tane meme kanseri geçirmiş kadın. Korkular, endişeler, kaygılar, çekilen acılar, umutlar, beklentiler…hep ortak. Bunları ve daha nicelerini ortaya çıkartan, fark ettiren ve belki de değiştirmek adına güç veren, Psikodarmanın gücü.İşte bu güç beni rolümü tekrar elime almam için harekete geçirdi. Bu gücün içinde grup yöneticimiz Doç. Dr.Derya İren Akbıyık ‘ın varlığından kesinlikle söz etmeliyim, bu fikri aklıma getiren oydu. Ve bir buçuk yıldır, Psikodrama Grup Yöneticisi olabilmek için eğitime başladım. Çok heyecanlı ve verimli bir süreç. Daha eğitimin başındayım biliyorum ancak Psikodramanın içinde olmak bana heyecan, umut ve destek veriyor. Bu hastalığı yaşamış biri olarak bunu yaşayanlara nasıl dokunabilirim, onların danslarına nasıl eşlik edebilirim? diye düşünmek… Bu bana iyi geliyor.

        Dobra dobra ne söylemek istersin Kanserle Dans takipçilerine?
Hayat çok güzel ,yaşamak çok değerli hele sağlıklı olmak inanılmaz bir nimet!Olumsuz düşünce ve kaygıları bedenimizden uzak tutarak, olumlu düşüncelere ve umuda sarılarak bu dansı başarı ile sunup, gösterimizi tamamlayabilmeyi diliyorum tüm Kanserle Dans takipçilerine…
Arzu Baykan

1 yorum:

Bilge UO dedi ki...

Ben kanserin sadece bir sure dans edilip sonra hayatimizda 'olumsuz' deneyimler birakan 'hayata yeniden dogus' olduguna inananlardanim. Sureci fiziksel olarak yasamasamda psikolojik olarak fazlasiyla icinde bulunan ancak kotu gecen gunlerin ardindan 'yeniden bulunmus' duygusunu yasayanlardanim. Arzucugumun da, bedenine sadece 'inatci; ama 'gecici' bir 'misafir' aldigina inanip, suresi ne olursa olsun bir gun kendi vucuduyla bas basa dans edecegine inaniyorum. Misafirin atilmasi surecinde kolayliklar diliyorum. Kalbim seninle.