![]() |
Doç. Dr. Derya İren Akbıyık |
Neler öncelikli Doç. Dr. Derya Iren Akbıyık’in hayatında?
Aile Hekimliği
Doçenti, Sosyal Psikiyatri ve Toplum Ruh Sağlığı Bilim Doktoru ve Psikodrama
Grup Terapistiyim. Psikoonkoloji ve genel anlamda psikososyal tedaviler alanında
çalışıyorum. Yani kanser hastalarının ruh sağlıklarını korumak en çok ilgimi
çeken konu.
Hayatımda neler
öncelikli? Hiç şüphesiz işim ve ailem... Her türlü zorluğuna rağmen yaptığı işi
benim kadar çok seven kaç kişi vardır bilmiyorum, bu açıdan çok şanslı bir
doktor olduğumu düşünmüşümdür hep. Gurur duyduğum bir ailede doğup büyüdüm ve
aynı güzellikte de bir aile kurdum. Hayatımın öncelikleri, yani işim ve ailem, zaman
zaman birbirleri ile geçinemeyip sıkı rekabet halinde oluyorlarsa da, genel
olarak fena bir dengeleri yok..
Psikodrama ve kanser... Kendinizi nasıl bu alanda buldunuz? Baştan verilmiş bir karar mıydı?
Meslek hayatımın
toplum ruh sağlığıalanına adanmış olması çok önceden verilmiş bir karardı; aile
hekimliğini bu konuda çok boyutlu çalışmak için en uygun uzmanlık alanı olduğu
için seçtim. Psikodrama da meslek hayatımın çok erken dönemlerinde hayranlık
duyarak öğrenmeye başladığım bir tedavi yöntemi.
Ancak kanser için
aynı şeyi söyleyemem. Hatta tıp fakültesini bitirdiğim gün hiç çalışamayacağım
iki alanınetleştirmiştim; acil tıp ve onkoloji. Ama hayat tamamen başka türlü
düşünmüş benim için; yüksek lisans ve doktoramıyaptığım yıllarda gece çalışmak
zorunda olduğum için 10 yılım acil serviste geçti.. Sonra atamamın tesadüfen
Onkoloji hastanesine yapılması ile birlikte kendimi onkoloji hastalarının
arasında buldum. Sonrasında; acı da olsa çok zenginleştirici deneyimler, derin
bir mesleki doyum ve geri dönüşü olmayan bir heyecan..
Psiko-onkolojinin
dünyada ne tür uygulama alanları bulduğunu merak etmekle başlayan süreçte,
yaklaşık 8 yıl önce, başka alanlarda çalıştığım psikodramayıonkoloji alanına
taşımaya başladım.
Psikodrama
hem ruhsal hem de fiziksel olarak böylesine zor ve travmatik bir hastalık için
ruh sağlığını en iyi koruyan ve en hızlı tedavi eden yöntemlerden birisi. Keşke her kanser hastası bu yönteme ulaşabilme fırsatı
yakalasa. Bu grupta gereksinim duyan herkes bana haber verebilir.
Kendi tecrübenizle, dilerseniz isim vermeden birkaç değişim hikayesi paylaşır mısınız bizimle? Psikodrama katılımcıların hayatında olumlu olarak neleri değiştirdi?
Beni çok
etkileyen hikayelerden biri; meme
kanseri tanısıkonulduğu ve erken evrede olduğu halde hem cerrahi tedaviyi hem
de kemoterapiyi kesinlikle reddeden ve ölüm hazırlığı yapan bir hastam olmuştu.
Öyle kararlıydı ki ne yapsak işe yaramayacak gibi görünüyordu. Bir kaç sefer
psikodrama yöntemleri ile çalıştıktan sonra hızlı bir değişimle tedaviye
başladı, süreci sıkı sıkıya takip etti, kontrollerini yaptırdı. İlk beş
yılınısağlıkla tamamladı. Hastalığı ile ilgili konuşmayı hala hiç sevmiyor.
Geçenlerde oğlunun
mezuniyet töreninin akşamıbirlikte bir mektup yazmışlar bana; “O gün beni
arayıp gruba davet ettiğinizde evdeki tüm ilaçları avucuma boşaltmış yutmak
üzereydim.. Halbuki şimdi bir doktor annesiyim.. Hiç inanamıyorum” diyordu.
Bazen yaşamla ölümün sınırında çalıştığımızı fark etmek, küçük bir ihmalin,
ertelemenin geri dönülmez maliyetleri olduğunu bilmek beni korkutmuyor değil
doğrusu.
Beni çok
heyecanlandıran diğer bir öykü de
geçenlerde facebook sayfamızda paylaşımda bulunan sevgili Arzu Baykan’dır.
Kendisinin de yazmış olduğu gibi; birbirlerini son derece iyi destekleyen bir
meme kanseri hasta grubunun üyesiydi. Arzu şimdi bir yandan yeni bir tedavi
dönemini tamamlarken öte yandan çok değerli bir psikodrama terapisti olma
yolunda hızla ilerliyor. Tamamen tesadüfen, aldığı terapistlik eğitiminde de
eğiticilerinden birisi ben oldum. Birkaç yıl içinde ona psikodramatist
diplomasını kendi ellerimle vermek, onu kanserli hasta gruplarının başında
görebilmek nefesimi tutarak beklediğim süreçlerden birisi.
Bana bunu anlatmıştınız, ben herkes duysun istiyorum. Kanserle dans nasıl ilginizi çekti ilk başta, bir dans hikayeniz var biliyorum.
JUnutmamışsınız.
Yıllar önce, yine bir psikodrama grup tedavisinin ilk seanslarında, üyelerden,
kendi karar verecekleri hayali bir kişi, olgu ya da nesne ile dans etmelerini
istedim. Sahnede herkesin hayali bir şeyle dans ettiği sırada kapı açıldı ve
geç kalmış olan bir grup üyesi içeriye girdi. Neler olduğunu anlamaya
çalışırken,üyelerden
birisi “kanserimizle dans ediyoruz, hadi sen de başla” diye onu dansa çağırdı.
Sonraları grupta sık sık “yaşamdaki danslarımız”dan, “kanserle dans etmek”ten
konuşur olduk. Sonra bir gün facebook’ta bu gruba rastlayınca
mutlaka bizimkilerden birisi kurmuştur diye heyecanla okumaya başladım.
Bizimkiler değildi ama bu işe adanmış başka güzel insanlar buldum burada ve ilk
heyecanımla takipteyim.
“Yas” veya “kayıp”la baş etmenin genel olarak bilinen yöntemleri olsa da bu süreç karşısında herkesin farklı tepkileri olabilir. Bu tepkileri dört ana alanda değerlendirir ve normal sınırları aşıp kişinin işlevselliğini engelliyorsa tedavi etme yoluna gideriz; Duygusal (yalnızlık, üzüntü, öfke, suçluluk, suçlama, kaygı), Fiziksel ( kalp sıkışması, nefes darlığı,his kayıpları), Düşünsel (Düşünce ve dikkat dağınıklığı, olumsuz ve çarpık düşünceler), Davranışsal (Uyku bozuklukları, yeme bozuklukları, kaybedilen kişiyi hatırlatan durum ve nesnelerden kaçınma ya da bunlara tümüyle yapışma). Bilgi üniversitesinin bu konuyu çok güzel özetleyen bir paylaşımı vardır, şu adresten ulaşabilirsiniz; http://www.bilgi.edu.tr/site_media/uploads/files/2011/05/16/brosur-kayip.pdf
Sosyal çevreyi hatırlatmak, destek alanlarını ve kişilerini saptamak ve hareketlendirmek atılacak ilk adımlardan olmalıdır. Her türlü hazırlık ve donanıma rağmen yas ve kayıp süreci bazen öyle
beklenmedik ve uzun süren duygusal dalgalanmalara neden olabilir ki öfke ve suçluluk duygularıeşliğinde kişinin akraba ve yakın sosyal çevresi ile çatışma haline düşmesi kaçınılmaz olur. Söz konusu kayıp “sağlığın” kaybıise, ertelemeler, tedavi uyumsuzluklarıgibi zarar verici davranışlarla da oldukça sık karşılaşabiliyoruz.
Sağlık ve sosyal medya ilişkisi konusunda da uzun süredir çalışmalar yaptığınızı biliyoruz. Bu konuda gündemde neler var?
Daha uzun yıllardır
medya ve toplum ruh sağlığına kafa yoruyor olsam da, bu alana ilgi duyan farklı
meslek alanlarından profesyonellerle bir organizasyon telaşına düşmemiz, 2009
yılında Ulusal Sosyal Psikiyatri Kongresinde düzenlemiş olduğum “ Sosyal Psikiyatri
ve Medya” paneli sonrasına rastlar. O toplantının heyecanı ile başlayan
çalışmalarımız yaklaşık 4 yıldır sürüyor. Çok
yakında sağlık bakanlığıhastanelerinde standardize edilmiş bir sosyal medya
ağının kurulmasınıheyecanla bekliyoruz.
Sosyal Medya, sağlık
eğitiminin yaygınlaştırılması, erken uyarısistemlerinin aktifleşmesi,
hastalarımızın “yalnız olmadıklarını” fark etmeleri, yaşamda kimi engeller
nedeniyle gerçekleştirilemeyen karşılaşmalara fırsat vermesi bakımından son
derece hızlı ve değerli bir kaynaktır. Ama sizin bu kadar kısa sürede “Kanserle
Dans” grubunda yakaladığınız başarının bir benzeri henüz yok galiba..:)
Bu konuda size iki
duyuruda bulunmak isterim; 1- Ankara Psikodrama Derneği olarak Cumhuriyet
Kültür Merkezinde sürdürdüğümüz söyleşi programının 7 Haziran 2013 günü
konuşacağımız başlığı “Medyada Kanser ve
Ruh Sağlığı” olacak. Kanserle Dans ailesi olarak başrol oynamaya hazır
olmanızı dilerim. 2- Bu yıl American Psychiatric Association Meeting’de (19
Mayıs 2013) oturum başkanlığınıyapacağım panellerden birisinin başlığı da “The Internet and
Electronic Communication”. Bunu söylememin özel de bir sebebi var ki;,
aramızdan en az bir kişinin orada yaşadığını, Kanserle Dans ailesinin
sürecinden bahsetmek ve yeni olasılıklar yakalamak üzere toplantıda
olabileceğini biliyorum çünkü bu yıl kongre San Francisco’da J
Yollarımızın
hep açık olması dileğimle...
Doç. Dr. Derya İren Akbıyık
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder