İstediğin Bu Mu? Dr. Deniz Öner

Yıllar öncesi birkaç bin kişilik bir seminerde konuşmacı, Skip Ross bu cümleleri söyledi dinleyicilerine.

Seçeneklerin var, sorumlu sensin; eğer hayatın iyi yöne değişecekse onu sen değiştireceksin..

Kulağımızın yanında bir alıcı olsa ve 7 gün boyunca düşündüklerimizi, konuştuklarımızı kayıt etseydi ve bir hafta sonra dinleseydik. Bir kısmını değiştirmek ister miydik acaba ne dersiniz?  Belki de hepsini değiştirmek isterdik.

Omuzumuzda bizim küçük bir modelimizin oturduğunu varsayalım ve söylediğimiz, hatta düşündüğümüz her şey için bize soruyor olsun İSTEDİĞİN BU MU?

Ağzından ne çıkarsa gerçekleşecek onun için...

NE DEDİĞİNİZE DİKKAT EDİN; NE SÖYLERSENİZ ONU ALACAKSINIZ ve İSTEDİĞİNİZ ŞEYLERİ KONUŞUN, İSTEMEDİKLERİNİZİ DEĞİL.

Hepimizin hemfikir olduğu konu geçmiş için yapabileceğimiz bir şey olmadığı. Geçmişin iyi anılarını ve tecrübelerini alarak bugünü YAŞAMAK, yapmamız gereken bu.

Bugünü, içinde bulunduğumuz anı, elde edebileceğimiz en iyi gün yapmayı seçme hakkımız var.

Sabah uyandığımızda iki seçeneğimiz var; Mutlu olmak veya mutsuz olmak.

Sınırsız Güç kitabının yazarı Antony Robins’in sevdiğim bir sözü var.

“Siz hayatınızın kontrolünü elinize almazsanız, başkalarının sizin için seçtiği hayatı yaşarsınız

Burada aslında hayatımızla ilgili sorumluluk almaktan söz ediyorum.  Şimdi özellikle sağlık ile ilgili değiştiremeyeceğimiz, kontrolümüzde olmayan şartlar da var hayatın içinde kabul ediyorum. 

Bir tanıdığımın çocuğu ayağını sehpaya çarpıyor; canı yanıyor haliyle. Sonra gidip bu defa kendisi tekme atıyor sehpaya, pis sehpa diyerek. Babası da ona diyor ki “git sehpadan özür dile” neden diyor “ ama o benim canımı yaktı”.  Babası da diyor ki “sehpa orada duruyordu, görmeyip çarpan sensin”

Çocukluktan gelen bu alışkanlığımızın yetişkin olduğumuzda yakamızı bıraktığını söylemek mümkün mü?  Düşük notlar, geciken terfiler, takdirler...sürekli haksızlığa uğradığımızı düşündüğümüz ilişkiler...

Kendimizi bir kurban, kazazede gibi görmek; çaresizlik hissi ile teslim olmak,  itiraf edelim daha kolay.

Bir türlü bırakılamayan sigara, fast food beslenme ve diğer çevresel şartların bir çoğunu kontrol edebilecekken bunun yerine Karadenizdeki bütün kanserlerin suçlusu  Çernobil demek gibi mesela..

Bu konuyu ayrı bir Çernobil dosyası yapıp paylaşacağım sizlerle..

Çok sevdiğim bir dua, yakarış var;

Allahım bana değiştirebileceğim şeyler için GÜÇ

Değiştiremeyeceğim şeylere katlanabilmem için SABIR

İkisini birbirinden ayırabilmem için de SAĞDUYU ver.

Her zaman seçme hakkına sahibiz. Sorumluluk almayı kabul edelim. Hayat bize ne getirirse getirsin onunla en iyiyi yapma KARARInı vermeliyiz. Olumlu hayaller, hedefler koymak ve gerçekleşebileceğine yürekten inanma seçeneğini kullanarak başlamalıyız.

Deliliğin tanımı şuymuş; üst üste aynı şeyleri yapıp sonuçların farklı olmasını beklemek.

Temel fıkrasını duymuşsunuzdur, yolda muz kabuğu görüyor ve diyor ki gene muz kabuğu, gene basıp düşeceğiz... Fıkralarda hayata dair çok gerçek var değil mi?

Bugün bundan sonraki hayatımızın ilk günü... Gelin hep beraber bir karar alalım.

Hayatımızdaki önceliklerimizi ve nasıl olmasını istediğimizi belirleyelim, hatta yazalım, tarih koyalım.

Nereye gitmek istediğini bilmeyen yelkenliye hiçbir rüzgârın faydası olmaz değil mi?  Rotamız belirli olmalı. Boğuşacağımız fırtınalar olabilir, hedeflediğimiz zamanda ulaşamasak bile hangi limana ve ne zaman gitmek istediğimizi belirlememiz önemli.

Kim bir okyanus ortasında amaçsız savrulmak ister ki! Kendimize sesli ya da sessiz sadece olumlu konuşalım, “istediğin bu mu?” diyen omuzunuzdan soran sizi hatırlayalım.

Sadece ne olmasını istiyorsak onu düşünelim, söyleyelim Allahım bana değiştirebileceğim şeyler için güç, değiştiremeyeceğim şeylere katlanabilmem için sabır ve ikisini birbirinden ayırabilmem için sağduyu ver..

Hepimizin içinde bu güç var. Sadece inanmak ve uygulamak gerekiyor

Birlikte öğrenmek, hatırlamak ve uygulamak üzere..

Sağlıkla, mutlulukla, sevgiyle kalın..

Dr. Deniz ÖNER

Hiç yorum yok: