Seçeneklerin var, sorumlu sensin; eğer hayatın
iyi yöne değişecekse onu sen değiştireceksin..
Kulağımızın yanında bir alıcı olsa ve 7 gün
boyunca düşündüklerimizi, konuştuklarımızı kayıt etseydi ve bir hafta sonra dinleseydik.
Bir kısmını değiştirmek ister miydik
acaba ne dersiniz? Belki de hepsini değiştirmek
isterdik.
Omuzumuzda bizim küçük bir modelimizin
oturduğunu varsayalım ve söylediğimiz, hatta düşündüğümüz her şey için bize
soruyor olsun İSTEDİĞİN BU MU?
Ağzından ne çıkarsa gerçekleşecek onun için...
NE DEDİĞİNİZE DİKKAT EDİN; NE
SÖYLERSENİZ ONU ALACAKSINIZ ve İSTEDİĞİNİZ ŞEYLERİ KONUŞUN, İSTEMEDİKLERİNİZİ
DEĞİL.
Hepimizin hemfikir olduğu konu geçmiş için
yapabileceğimiz bir şey olmadığı. Geçmişin iyi anılarını ve tecrübelerini
alarak bugünü YAŞAMAK, yapmamız gereken bu.
Bugünü, içinde bulunduğumuz anı, elde
edebileceğimiz en iyi gün yapmayı seçme
hakkımız var.
Sabah uyandığımızda iki seçeneğimiz var; Mutlu olmak veya mutsuz olmak.
Sınırsız Güç kitabının yazarı Antony
Robins’in sevdiğim bir sözü var.
“Siz
hayatınızın kontrolünü elinize almazsanız, başkalarının sizin için seçtiği
hayatı yaşarsınız”
Burada aslında
hayatımızla ilgili sorumluluk almaktan
söz ediyorum. Şimdi özellikle
sağlık ile ilgili değiştiremeyeceğimiz, kontrolümüzde olmayan şartlar da var
hayatın içinde kabul ediyorum.
Bir tanıdığımın
çocuğu ayağını sehpaya çarpıyor; canı yanıyor haliyle. Sonra gidip bu defa
kendisi tekme atıyor sehpaya, pis sehpa diyerek. Babası da ona diyor ki “git
sehpadan özür dile” neden diyor “ ama o benim canımı yaktı”. Babası da diyor ki “sehpa orada duruyordu,
görmeyip çarpan sensin”
Çocukluktan gelen
bu alışkanlığımızın yetişkin olduğumuzda yakamızı bıraktığını söylemek mümkün
mü? Düşük notlar, geciken terfiler,
takdirler...sürekli haksızlığa uğradığımızı düşündüğümüz ilişkiler...
Kendimizi bir
kurban, kazazede gibi görmek; çaresizlik hissi ile teslim olmak, itiraf edelim daha kolay.
Bir türlü
bırakılamayan sigara, fast food beslenme ve diğer çevresel şartların bir çoğunu
kontrol edebilecekken bunun yerine Karadenizdeki bütün kanserlerin suçlusu Çernobil demek gibi mesela..
Bu konuyu ayrı bir
Çernobil dosyası yapıp paylaşacağım sizlerle..
Çok sevdiğim bir
dua, yakarış var;
Allahım bana değiştirebileceğim şeyler için GÜÇ
Değiştiremeyeceğim şeylere katlanabilmem için SABIR
İkisini birbirinden ayırabilmem için de SAĞDUYU ver.
Her
zaman seçme hakkına sahibiz. Sorumluluk almayı kabul edelim. Hayat bize ne
getirirse getirsin onunla en iyiyi yapma KARARInı vermeliyiz. Olumlu hayaller,
hedefler koymak ve gerçekleşebileceğine yürekten inanma seçeneğini kullanarak
başlamalıyız.
Deliliğin
tanımı şuymuş; üst üste aynı şeyleri yapıp sonuçların farklı olmasını beklemek.
Temel fıkrasını
duymuşsunuzdur, yolda muz kabuğu görüyor ve diyor ki gene muz kabuğu, gene
basıp düşeceğiz... Fıkralarda hayata dair çok gerçek var değil mi?
Bugün bundan
sonraki hayatımızın ilk günü... Gelin hep beraber bir karar alalım.
Hayatımızdaki önceliklerimizi
ve nasıl olmasını istediğimizi belirleyelim, hatta yazalım, tarih koyalım.
Nereye gitmek
istediğini bilmeyen yelkenliye hiçbir rüzgârın faydası olmaz değil mi? Rotamız belirli olmalı. Boğuşacağımız
fırtınalar olabilir, hedeflediğimiz zamanda ulaşamasak bile hangi limana ve ne
zaman gitmek istediğimizi belirlememiz önemli.
Kim bir okyanus
ortasında amaçsız savrulmak ister ki! Kendimize sesli ya
da sessiz sadece olumlu konuşalım, “istediğin
bu mu?” diyen omuzunuzdan soran sizi hatırlayalım.
Sadece ne olmasını
istiyorsak onu düşünelim, söyleyelim Allahım bana değiştirebileceğim şeyler için
güç, değiştiremeyeceğim şeylere katlanabilmem için sabır ve ikisini birbirinden
ayırabilmem için sağduyu ver..
Hepimizin içinde bu
güç var. Sadece inanmak ve uygulamak gerekiyor
Birlikte öğrenmek,
hatırlamak ve uygulamak üzere..
Sağlıkla,
mutlulukla, sevgiyle kalın..
Dr. Deniz ÖNER
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder