Bu Dansı Bana Lütfeder Misiniz? Dr. Deniz Öner

Kanserle dans ailesi olarak aslında bize yabancı olmayan bir konu dans. Kuğuların, balinaların, kuşların, dağ keçilerinin neredeyse tüm canlıların doğasında kur yapmak, bir şeyleri kutlamak,  iletişim ya da simgelemek için dansın yeri var.
İnsanlık tarihi de dansı savaşta, hikaye anlatırken, ayinler, kültürel etkinlik, eğlencelerde ve sözsüz iletişim aracı olarak kullanmış.
Burada dansın tarihçesi ya da türlerine girmek değil amacım.
Nevşah Fidan’ın NEFES kitabında  “dans ve nefes  bedenin ve ruhun uyumudur deniyor.
Yaşam bir ritimden ibaret. Nefesle birlikte yaşamla dans edebiliriz. Küçük bir bebekken sahip olduğumuz eşsiz ritm özelliğimizi, esnekliğimizi, bedenin akışını;  ders sıralarında, bilgisayar önünde, araba kullanırken hareketsiz kalarak kaybediyoruz.
Akıcı bir nefese sahipken yıllar içinde bunu da kaybettigimiz gibi, yaşam bizi hareketsiz, kaskatı, tıkanık bir noktaya getirebiliyor. Zihnimizden geçen düşüncelerin bile hep kendini tekrar ettiği, akan bir ırmak yerine kayaya benzeyen yaşamlar. Tıkanıklıkların bize hastalık olarak geri döndüğü de bir gerçek.
Dans ve nefes bugün bir çok meditasyon metodu ve yoga, tai chi, savaş sanatları içinde  hep birarada kullanılıyor.
Daha fazla spor yapmamız, fiziksel aktiviteyi arttırmamız gerekiyor.  Buna kimsenin itirazı yok değil mi!
Sizi bilmem ama ben yürüyüş bandını işkence olarak görenlerdenim. Yanlış anlamayın kimse zorla çıkarmadı beni üzerine, ama açık havada üç saat yürüyebilen biri olarak;  kitap okuma, müzik dinleme ve TV seyretme dâhil o band üzerinde 15 dakikada kendimi aşağı atmak istiyordum.
İnanılmaz sıkıcı gelen bir aktivite bana. İnsan doğasına aykırı geliyor hiçbir yere götürmeyen monoton yürüyüş ve koşu... (şimdi yürüyor, yüzüyor ve dans ediyorum)
Benim önerim dans edelim… zıplayalım, ellerimizi nefes alırken yukarıya kaldıralım, verirken indirelim, kocaman nefesler alalım-verelim..ritmi kuvvetli bir  müzik eşliğinde bu çok daha güzel olur…Mesela Kenan DOĞULU’nun “Havada aşk kokusu var” şarkısı çok uygun bir seçim.
Dansın ruhumuzu rahatlatan, huzur ve neşe veren bir etkisi var.  Pek çok yerde dans kursları var ancak bir kursa katılmanız şart değil. Bunu öğrenilecek yeni bir iş gibi görmeden, kendimizi kimseye beğendirme duygusu olmadan, sadece ritme vücudumuzu uydurarak içimizden geldiği gibi dans edelim.
Dans fizyolojik olarak neler yapıyor; tempolu dans ederken kan, sinir, dolaşım ve solunum sistemleri birbiriyle koordineli bir şekilde çalışıyor. Metabolizmamız daha hızlı çalışıyor ve kalp atışlarımız hızlanıyor. Böylece kaslara, beyne ve diğer vücut organlarına yeterli derecede kan pompalanıyor, daha bol oksijenin tüm vücuda yayılmasını sağlıyor.
Dans vücutta hormonların dengeli bir şekilde dağılmasına da yardımcı oluyor. Özellikle serotonin hormonu salgılanması mutlu olmamızı da kolaylaştırıyor.
Kalp hastalığı riskini azaltıyor ve kan basıncını düşürüyor.
Dans, beynin tembelleşmesini de önlüyor. Bu nedenle uzmanlar unutkanlık gibi beyinsel yaşlılık sinyalleri gösteren kişilere dans etmeyi öneriyor.
Vücudun yeniden hareket kazanabilmesi amacıyla felçli hastalara dans terapisi uygulanıyor. Dans etmek rehabilitasyon programının bir parçasını oluşturuyor.
Dansın kilo vermek, vücudun şekle girmesi vs gibi ilave bir çok faydası olduğu açık.
Sonuç olarak;
Dansın ruh ve beden sağlığımız için yararları ortada. Hem eğlenip, neşelenmek, hem de bu arada bol nefes alarak vücüdumuzu oksijene doyurmak için harika bir yöntem gibi görünüyor.
Ne dersiniz? Bu dansı lütfedecek misiniz?
Sağlık, mutluluk ve sevgiyle kalın…
 Dr. Deniz ÖNER

Hiç yorum yok: