Şeker
kansere yol açar mı? Bu konuda yakın zamanda katıldığım bir seminerde University
of California San Francisco uzman diyetisyeni Greta Macaire’in verdiği cevap: ‘hayır’.
‘Ancak özellikle işlenmiş yüksek şeker içeren besinlerin kandaki insülini
arttırdığını biliyoruz ve araştırmalar yüksek insülin ve IGF değerlerinin
kanser hücrelerinde büyümeyi tetikleyebileceğini gösteriyor’ diyor Greta.
Bu yazının
konusu işlenmiş şekerin
sofralarımızda kullanımını kısıtlamayı düşündürecek başka araştırmalar da var.
Sevgili Nil Güngör’e bu çeviri için çok teşekkür ediyoruz.
Tatlıya
düşkünseniz, beslenme alışkanlıklarınız kansere yakalanma riskinizi artırıyor
olabilir. Nature Medicine dergisinde basılan yeni bir
araştırma, kanser tümörlerinin büyümesinde ve yayılmasında işlenmiş şekerin rolü olduğunu gösteriyor.
University
College London (UCL)’da çalışan bilim insanları bu bulguyu yeni bir
kanser tarama yöntemi üzerine farklı denemeler yaparken keşfettiler. Bu yeni
yöntem manyetik rezonans görüntülemenin (MR) benzersiz bir şeklini
kullanmaktadır. Bir
MR tarayıcısı vücuttaki glukozu bulmak için duyarlı hale getirildiğinde,
yapılan vücut taramalarında şekerle beslenen ve yüksek miktarda şeker içeren
kanser tümörlerinin ışıl ışıl parladığı görülmektedir.
UCL’in
son duyurusunda, farelere yapılan MR taramalarında tümörlerin “parlak
görüntüler” olarak ortaya çıktığı belirtiliyor. Ayrıca, aynı duyuruda “'Glukoz
Kimyasal Değişim Doygunluk Transferi (glucoCEST) adı verilen bu yeni yöntemin,
tümörlerin normal, sağlıklı dokulara göre bir tür şeker olan glukozu çok daha
fazla tüketmekte olduğu gerçeğine dayalı” olduğu açıklanıyor.
Geleneksel
olarak, kanser taramalarında tümörlerin varlığını tespit etmek için düşük doz
radyasyon enjeksiyonları kullanılır. Diğer bir deyişle, kanserin gelişimini ve
yayılmasını tetikleyen ve teşvik eden her şey, aynı zamanda doktorlar
tarafından vücutta kanser tümörlerini tespit etmek için de kullanılabilir. Şekerin
de artık bu listeye dahil edilebileceği anlaşılmaktadır.
UCL
İleri Biyomedikal Görüntüleme Merkezi’nde yapılan çalışmanın baş araştırmacısı
Dr. Simon Walker-Samuel’e göre, “Tümör tespitinde normal şekerin vücuda enjekte
edilmesine dayalı bir yöntem, radyoaktif madde kullanan mevcut yöntemlere göre
daha ucuz ve güvenli bir alternatif sağlayabilir.”
İlginç
bir ayrıntı ise, Dr. Walker-Samuel’e göre tümörlerin varlığınının glucoCEST
yöntemiyle etkin bir şekilde tespit edilmesi için gerekli şeker miktarının
sadece “bir paket çikolatanın yarısı kadar” olduğudur. Bu gerçekten çok
şaşırtıcı, çünkü göreceli olarak düşük miktarlarda bile şekerin yayılmayı
teşvik etme potansiyeline sahip olduğu anlaşılmaktadır.
Pek çok kanser tümörü, şeker tüketiminde yaratılan
insüline doğrudan tepki göstermektedir. UCL
tarafından yapılan çalışma işlenmiş şeker tüketimiyle kanser gibi hastalıklar
arasındaki ilişkiyi belirleyen tek çalışma değil elbette. UCSF Endokrinoloji
Bölümü Pediatri Profesörü Dr. Robert Lustig’in de şu an yürüttüğü bir
çalışmayla beraber diğer bazı araştırmalar, günümüzde yaygın olan çoğu kronik
hastalığın şeker tüketiminden kaynaklandığını doğrulamakta.
Dr.
Lustig’in Sugar: The Bitter Truth (Şeker: Acı Gerçekler)
başlıklı sunumunu buradan izleyebilirsiniz: http://youtube.com
Kansere
gelince, şeker tüketimine tepki olarak vücudun ürettiği hormonlar da kanser
hücrelerini beslemektedir.
Harvard
Üniversitesi Beth Israel Deaconess Tıp Merkezi (BDIMC)
başkanı Dr. Lewis Cantley CBS kanalının 60 Dakika programındaki
bir söyleşisinde şunları söyledi: “İnsülinin çeşitli dokular üzerinde olumsuz
etkiler yaratabileceğini yeni yeni öğrenmeye başladık. ”
“Üzerinde
insülin reseptörleri (alıcıları) bulunan bir tümörünüz varsa, o tümör kandaki
glikozu almak için stimüle edilmiş olacaktır. Bu durumda, kanda dolaşan glukoz
yağ veya kas dokusuna doğru ilerlemektense tümöre doğru ilerleyip tümörün
büyümesinde kullanılacaktır.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder