Onlar yerine neden ben değildim? -- Çeviri: Emre Akkoç

Bir mayıs günü öğleden sonra, okuldaki uzun bir günün ardından televizyon izlerken sersem bir şekilde kanepede uzanıyordum. Aniden yüksek sesle çalan telefon beni olduğum yerden doğrulttu birden. Bu, şimdiye kadar ki en zor telefon görüşmemdi...

Doktorun, mevcut kistimin (tümör) kötü huylu olduğunu ve meme kanseri olduğumu soğuk ve net bir dille söylediği sesini hala kulaklarımda duyuyorum.

Bedenim hissiz ve uyuşmuş bir şekilde olduğum yere oturabildim sadece. Kocamı işinden nasıl çağırdığımı hatırlamıyorum bile.

Yaklaşık 1 saat sonra kocam kapıdan içeriye yürüdüğünde hala trans halindeydim. Şok olmuş bir halde ne söyleyeceğimizi bilemeden birbirimizi tutarak öylece oturduk orada.
Aklımdan o kadar çok düşünce geçti ki... Çocuklarım bu haberi nasıl karşılayacaktı?.. Adeta paranoyak olmuştum, onların kansere yakalanma riski daha mı yüksekti artık… Ve bana hep güç ve destek kalesi olan kocam. Onu bu kadar üzgün ve dertli görmeye dayanamazdım...

Cevapları ararken

İlk olarak, kanser araştırmalarıda bulabildiğim kadar çok bilgi okudum. Tüm interneti taradım, kitaplar aldım; her şeyi okudum. Umutsuzca bir çare bulmaya çalışıyordum.

Keşke teşhisim konmadan önce bazı temel gerçekleri bilseydim. Bugüne kadar kanser olabileceğimi; tüm ailemde kimsenin herhangi bir tür kanser geçmişi olmadığı için hayal dahi etmemiştim.

Her sene düzenli olarak mammogram çektirmiş olmama rağmen, şüpheli hiç bir şey tespit edilmemişti. Daha sonra, meme dokusu yoğun olan kadınlarda meme kanserine yakalanma riskinin çok daha fazla olduğunu öğrendim, ve ben de onlardan biriydim. Bu yüzden kontrollerinize gittiğinizde meme kanseri riskleriniz hakkında soru sormanız çok önemli.

Doktorum, kanserimin agresif bir tür olduğunu anlattığında kafam iyice karışmıştı. Çünkü ben farklı türlerde meme kanseri ve her birinin kendi tanısı ve tedavi planının olduğunun bilmiyordum.

Savaşa hazırdım

Ve sonunda dünyanın en iyi kanser hastanelerinden birinın olduğu şehirdeydim. İyi bir sağlık sigortamız vardı. Çalıştığım okul yönetimi ve personeli çok anlayışlı ve yardımcıydı. Kocamın patronu, kocama gerektiği kadar izin kullanabileceğini söylemişti.

Her şeyden önce, ailem ve arkadaşlarımdan psikolojik desteğim vardı. Bazı arkadaşlar ve akrabalarım bana yemek getirdi. Kimisi güzel dilekleri ve şifa dilekleriyle birlikte hediyeler ve kart gönderdi. Uzun süredir görüşemediğim arkadaşlarım düzenli olarak sağlığımı sormak için aradı. Ziyaret edemeyenler ise telefonda güldürdü beni.

Hastanede kemoterapi alınırken sıcak battaniyelerle kanepeye uzanmış sırasını bekleyen yaşlı kadınlar gördüm. Yürümekte bile zorluk çeken yaşlı adamların eşleriyle ilgilendiklerini onlara baktıklarını, kalbim onlar için sızladı.

Şanslı olduğumu düşünmeye başlamıştım çünkü bu illetle en iyi şekilde savaşmama yardımcı olacak gerekli her şeyim vardı. Bir yandan da bazı hastaların kimsesi olmadığı ve benim gibi çoğunun destekçisi bile olmadığı için kendimi kötü hissettim. Kendi kendime dedim ki o zaman, "onlar yerine neden ben değildim?"

Yağmurda dans

MD Anderson'daki tüm personel ve gönüllülere yaptıkları için minnettarım. Kanser konusunda bilinçlendirmeyi artıran ve kanser araştırmaları için kaynak ve insiyatif alan insan ve organizasyonları takdir ediyorum.

Genellikle günlük hayatın yoğunluğunda geriye doğru yaslanıp sahip olduğumuz şeylere şükretmeyi unutuyoruz. Hayat zorluklarla dolu. Onlarla nasıl başa çıktığımız farkı yaratan unsur!

Teşhisimden önce bir söz duymuştum:
"Hayat fırtınanın geçmesini beklemek değil de yağmurda dans etmesini öğrenmektir". Bu söz şimdi her zamankinden daha fazla anlam taşıyor benim için...

Kaynak: http://www2.mdanderson.org/cancerwise/2012/11/why-not-me-breast-cancer-patient.html
Çeviri: Emre AKKOÇ

Hiç yorum yok: