İnternet sitesindeki (http://www.kemalarikan.com/bir-psikiyatristin-kanserle-imtihani.html) bu çeviriyi sizlerle paylaşma imkanını bizlere sağlayan sevgili Prof. Dr. Kemal Arıkan'a sonsuz teşekkürlerimizle.
Prof. Arıkan, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, Psikiyatri Anabilimdalı Öğretim Üyesi ve TÜBITAK YDBEF Fellow (NATO Genç Bilimadamı Yetiştirme Ödülü) ödülüne sahip. Özgeçmişinin tamamını ekteki linkte bulabilirsiniz: http://www.kemalarikan.com/ozgecmis
Grup terapi bilgilerini http://www.kemalarikan.com/ adresinde takip edebilirsiniz.
Prof. Arıkan vizyonunu, 'insanı biyo-psiko-sosyal bir bütünlük içinde, dinamik ve biyolojik psikiyatri verileri ışığında anlamak ve onlara yardımcı olmak' olarak tanımlıyor.
Bir psikiyatristin
kanserle imtihanı
2010 yılının şükran gününde, Dr. Randy Hillard’ın
şükredeceği şeylerin sayısı hayli fazlaydı. 61 yaşındaki psikiyatristin sevgili
bir karısı, hallerinden memnun erişkinlik çağındaki çocukları ve her gün
severek gitmekte olduğu Michigan Üniversitesindeki işi vardı. Ayrıca sağlığı
gayet iyi durumdaydı.
Neredeyse…
1 Aralık 2010 tarihinde Dr. Hillard elektronik tıbbi
dosyasındaki patoloji raporunu okudu: “Orta düzeyde diferansiye ve ülsere mide
adenokarsinomu”. 5 ocak 2011 ‘de midedeki büyük ölçülerdeki tümör cerrahi
operasyonda alındı ve tümörün 4. evre’de olduğu saptandı. Bundan sonra Dr.
Hillard’ın aylarca süren kemoterapi ve radyoterapi aşamalarından geçmesi
gerekiyor ve bu aşamalara ciddi mide bulantısı eşlik ediyordu.
Dr. Hillard verdiği mücadeleyle ilgili düşünce ve
hislerini yakın zamanda Psychiatric News ile paylaştı:
4. evrede mide kanseri olduğunuzu öğrendiğinizde, ne
düşündünüz ve neler hissettiniz?
İlk önceleri hislerimden çok düşüncelerim hakimdi, şöyle
düşünüyordum “Artık bir ölüyüm. Ölümüm çirkin ve ağrılı bir şekilde
olacak ve hayatımdaki hiçbir şeyin bir anlamı yok”. Tıp fakültesinde okurken
gördüğümüz korkutucu kemoterapi reaksiyonlarını ve batın kaynaklı ölüm
süreçlerini hatırladım. Ulusal Kanser enstitüsünün SEER isimli veri tabanında
prognozumun (hastalığın gidişatı) ne olduğuna baktım: 3 yıl yaşama şansım
%30, 5 yıl yaşama şansım %10′du. Oregon’a yerleşip, oradaki doktor yardımlı
intihar (ötenazi) kanunundan yararlanmayı düşündüm. Hatta İsviçeredeki
Dignitatis isimli ötenazi kuruluşuyla bile iletişime geçtim.
Kanser olduğunuz haberine verdiğiniz tepki üzerinde
psikiyatrist olmanızın bir etkisi oldu mu?
Almış olduğum psikiyatrik eğitim, tüm bu yaşadıklarımın
geçici süreli bir çılgınlık nöbeti olduğunu düşündürdü ya da karmaşık emosyonel
özelliklere sahip bir akut stres tepkisi veriyordum. Hislerimle temas
etmediğimi, hislerimi ihmal ettiğimi fark ettim. Psikoterapi görmeye başladım.
Eşime, çocuklarıma ve iş arkadaşlarıma ulaşabilmek için hislerimi serbest
bıraktım.
Psikiyatrist olmanız, kemoterapi ve radyoterapinin ağır
yan etkilerine ve yaşayıp yaşayamayacağınız korkularına dayanma noktasında size
yardımcı olabildi mi?
Mesleğimin psikiyatristlik olması ve psikoterapi görmem,
şok ve dehşet duygusundan temeldeki korku ve çaresizlik duygularına ulaşmama
yardımcı oldu diyebilirim.
Mevcut durumda prognozunuz (hastalığın gidişatı) nedir?
Halen herhangi bir şikayetim yok, hastalık belirtisi
kalmadı. Doktorlarım durumumun iyi gittiğini ve hatta şu anda beni “kansersiz
dönemde” kabul ettiklerini söylediler. Tabii ki biz psikiyatristlerin ciddi
psikiyatrik hastalıklarda hastalarla konuşurken yaptığımız gibi sözcükleri
kullanırken dikkatli davranıyorlar. SEER veri tabanını tekrar ziyaret ederek
bir, üç ve beş yıl süreyle yaşama şansıma bir göz atabilirdim diye düşünüyorum,
ancak lüzum hissetmedim. Kubler-Ross’un bütün yas evrelerinden, yani inkar,
öfke, pazarlık, depresyon ve kabul aşamalarından geçtim (doğrusu bu belirli bir
sırayı takip ederek olmadı). Şu anda büyük oranda inkar aşamasına geri dönmüş
durumdayım. Yakın zamanda kullanılmış değil de yeni bir araba satın aldım,
çünkü kullanılmış bir arabadan daha uzun süre dayanabileceğimi düşünmekteyim.
Şu anda çalışıyor musunuz, çalışıyorsanız hangi düzeyde?
Aslında Eylül ayında işe geri döndüm. Akıl sağlığı
öğrencileriyle haftada iki gün çalışmaktayım. Bir miktar eğitim veriyorum,
süpervizyon yürütüyorum ve birkaç ilginç araştırma projesinde çalışıyorum.
Bunlardan birisi birinci ve ikinci dereceden akrabasında mide kanseri (benim
hastalığım) olanlarda helikobakter infeksiyonunun tanısı için yeni uygulama
kılavuzlarının uygulanması denemesi. Hastanelerden birisine yeni
bir tıpta uzmanlık programı başlatmaları konusunda yardımcı olacağım ve haftada
iki gün son evredeki hastaların bakım gördükleri bir merkezde konsültanlık
üstlenmiş durumdayım.
Kanserle verdiğiniz mücadelede öğrendiğiniz en önemli bir
iki dersin neler olduğunu söyleyebilir misiniz?
Üretkenliğin bir din haline getirilmesi ve kariyere
odaklı robotlara dönüşmemiz hiç de iyi fikir değil. Asıl önemlisi ilişkiler ve nezaket.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder