Son Derece Mutlu Yaşayan İnsanların Alışkanlık Listesi --Çeviri: Esra Ürkmez

Bu yazıyı ilk okuduğumda birçok yerinde kendimi buldum. Tercüme ettiğim metinle sizi başbaşa bırakmadan önce sadece birşey söylemek istedim... Mutlu olmaya çalışmak ve akabinde mutlu olmak bence bir tercih meselesi. Tercihinizi doğru yönde kullanın, aldığınız her nefesin, yaşadığınız her sevginin kıymetini bilin...

Pozitif Psikolojinin babası olarak kabul edilen Martin Seligman, mutluluğun yüzde 60'ının genetik, geri kalan yüzde 40'ının çevresel olduğunu savunuyor. Seligman, 2004'deki bir konuşmasında üç çeşit mutlu hayat olduğunu anlatmış:

Hoşnut hayat; hayatınızı mümkün olduğu kadar mutlulukla doldurmaya çalıştığınız...
Sorumluluk ve uğraş hayatı; iş, aile, aşk ve dinlenme ile geçen...
Anlamlı hayat; hayatta nerelerde güçlü olduğunuzu bilerek, bunları kendinizden daha büyük bir amaç ve güç için kullandığınız...

Ve en büyük mutluluğa, kendin için koyduğun hedefleri yerine getirerek değil de,yukarıda bahsedilen hoşnut hayata, anlamlı hayatı ekleyerek ulaşılıyor.

Neşeli insanlar, günlük hayatlarına bazı alışkanlıklarını da ekleyerek işte o mutluluğa ulaşıyorlar. Ne mi yapıyorlar, size liste:

Çevrelerinde başka mutlu insanları barındırıyorlar.
Evet, mutluluk bulaşıcı... Araştırma sonucu vermişler yazının orjinalinde, ama ne gerek... Siz de etrafınızda mutlu biri olduğunda kendinizi daha iyi hissetmiyor musunuz?

Sadece mutluyken gülümsüyorlar.
Mutsuz olduğunuz anda bile içten gülümsemenize neden olacak bir sebep bulup gülümsemek, hem veriminizi hem de gerçekten mutluluğunuzu arttırabilir. Bunun yanında sahteden gülümseme, sizi iyi hissettireceğine daha çok moralinizi bozabilir.

Dayanılırlıklarını perçinliyorlar.
Depresyonun karşıtı dayanma gücü; mutluluk değil... Mutlu insanlar başarısızlıktan sonra ayağı kalmayı biliyorlar. Tıpkı Japon Atasözündeki gibi:
"7 kere düş, 8 kere ayağa kalk."

Mutlu olmaya çalışıyorlar.
Evet-- o kadar söylendiği kadar kolay: mutlu olmaya çalışmak bile insanın kendini iyi hissetmesine sebep oluyor. Yine iki araştırma sonucunda bu kanıya varılmış, ve ben yine onları yazmaya gerek görmedim... Deneyin, göreceksiniz diyorum sadece size.

İyi olan şeyleri hatırlıyorlar, küçük şeylerle mutlu oluyorlar.
Büyük başarıları kutlamak harika, ama hayatta küçük de olsa bir sürü güzellikler var karşımıza çıkan, önemli olan onları da görebilmek ve değerlerini bilmek. Ana yazı kahve örneği vermiş, sabah kahvenizin tam istediğiniz gibi yapılmış olması diye... Benim aklıma gelen ilk örnek kendimden, yağmurlu günlerde tren istasyonunda yakın park yeri... Benden mutlusu yok o zaman, sanki hazine bulmuş gibi seviniyorum.

Zamanlarının bir kısmını bağış'a adıyorlar.
Her ne kadar gün sadece 24 saat olsa da, yardıma, bağışa ve başkalarına ayıracak zamanları hep var. Araştırmacıların "yardımın kuvveti" dedikleri bir şey mevcut ve bunu tıpkı uyuşturucu alanların hissettiklerine benzetiyorlar bir şekilde. Yardım etmek insan beyninde ödüllenme bölgesini harekete geçirip mutluluktan uçma ve yerinde duramama hissi yaratıyor... Bir parantez açıyorum, ve neden Kanserle Dans'tan sonra yerimde artık hiç duramadığımı anlıyorum, diyorum.

Saatin kaç olduğunun farkında olmuyorlar, hatta farkında olmamaya izin veriyorlar.
Kimi zaman sizi mutlu eden, doyum veren veya kendinizi iyi hissettiren birşey yaptığınızda kaç saatinizin geçtiğinin farkında olmayabiliyorsunuz. Eğer bunu istekle yapıyorsanız, verdiği haz götürdüğü saatlerden çok daha değerli oluyor, ve hatta projenin biraz da zorlayıcı olması pozitif getiriye dönüşüyor.

Sıradan konuşmalar yerine derin konuları tercih ediyorlar.
Arada sırada havadan sudan konuşmanın hiçbir zararı yok, ama daha derin konuşmaların her iki tarafı daha da tatmin ettiğini savunuyor Psikolojik Fizik'de yayınlanan bir araştırma.

Başka insanlar için para harcıyorlar.
Hep derler ya para mutluluğu alamaz diye, belki de doğru değil. Tıpkı özel günlerde alınan hediyeler gibi, başkaları için harcanan paranın mutluluk olarak direk dönüşümünü destekliyor yapılan çalışmalar.

Dinliyorlar.
Karşındakini dinlemek hem kendinize olan özgüveninizi, hem de karşınızdakine olan saygınızı gösterir. İyi bir dinleyici olmak, daha kuvvetli insan ilişkisine ve dolayısı ile daha doyum veren bir ilişki ve pozitif enerjiye dönüşüyor.

Birebir fiziksel paylaşıma değer veriyorlar.
Günümüzde tweet, facetime sayesinde ilişkileri devam ettirmek hem çabuk, hem kolay. Ama sevdiğiniz insan için paranıza kıyıp uçağa atladığınızda işte o zaman birebir ilişkiye verdiğiniz değeri göstermiş oluyorsunuz. Sosyal medya her ne kadar birbirimizle olan bağlantımızı korumamızı sağlasa da, fiziksel eksikliğe ne yazık ki çözüm olamıyor.

Optimistler; yani bardak yarı boş değil, yarı dolu.
Optimizmin sağlığınız için bir sürü faydası var; daha az stres, acıya daha dayanıklılık, kalp hastalarında daha uzun yaşam.

Müziğin gücüne inanıyorlar.
Müzik kimi zaman masaj terapi kadar kuvvetli. Yapılan bir araştırma sonucunda, Grup Sağlık Araştırma Enstitüsü üç ay boyunca müzik dinleyen hastalardaki sıkıntı ve stresin,  her gün 10 saatlik masaj yaptıran hastalardan bir farkı olmadığını bulmuş.

Teknolojiden bir süre kopuyorlar.
Meditasyon olsun, bilgisayarı kapatmak olsun, telefonu kenara koymak olsun. Teknolojiden bir süre "detox" olmak beyninizin kendini toparlamasına izin veriyor.

Ruhlarını besliyorlar.
Bu din olabilir, inanç olabilir, adını siz koyun ruhunuza ne iyi geliyor ise.
Eğer bu hayatınızın bir parçası haline gelmişşe özellikle, pozitif, onarıcı, yaraları sarıcı bir etkiye sahip.

Temiz havaya çıkıyorlar. Spora onem veriyorlar.
Hayatta olduğunuzu hatırlamak için 20 dakika temiz hava almanız yeterli. Her ne kadar kahvenizi sıcak sevseniz de, yapılan araştırmalar optimal mutluluk için optimal havanın 11 derece olduğunu söylüyor.

Yastıkla arkadaşlar.
Herşeyin fazlası zarar, ama uykusuzluk, moralsizlik ve dengesiz duygusallığa yol açabiliyor.

Gülüyorlar, hatta kahkaha atıyorlar.
Duymuşsunuzdur, kahkaha en iyi ilaçtır diye. En küçük kahkaha bile beyindeki mutluluk kimyasallarını harekete geçiriyor. Ayrıca acıya dayanıklılığı arttırıp stresi azaltıyor. Dr Lee Berk, kahkahanın vücuttaki etkisini araştırmış ve devamlı gülmenin vücüda faydasının devamlı spor kadar faydalı olduğu sonucuna ulaşmış.

Hepsini yapmak mümkün mü, o kadar da zor olmamalı... Ben hepsini yapabiliyor muyum? Hayır... Ama yapamadıklarımı bundan sonra yapmaya çalışacağım, emin olabilirsiniz.

Zaten karar vermek, yapmanın yarısı değil mi...

Sevgiyle kalın.

Esra Urkmez.

Kaynak:
http://www.huffingtonpost.com/2013/09/16/happiness-habits-of-exuberant-human-beings_n_3909772.html

Hiç yorum yok: